30 Nisan 2010

Gişenin Gözü Kör Olsun.

Russell Crowe, tam bir rugby manyağı. Avustralya Ligi'nde oynayan South Sydney Rabbitohs için yaptıklarını Kartalspor'a yapsa şimdi Hamburg'ta Fulham ile final oynarlardı. Takımın eski oyuncularından bodyguard yapan aktör, 2005 yılında "Cinderalla Man" filmini çektiğinde kontrata onların formasına sponsor olma zorunluluğu koymuştu. Bu yıllarda finansal problemler çeken kulübe yardım için başta Tom Cruise olmak üzere bir sürü Hollywood starını ayartmaya  da çalıştı. 2006 yılında da bir ortakla beraber takımın %75'ni satın almış. 

Futbol sevenler ile Rugby sevenler pek anlaşamaz ve diğerinin o spordan ne zevk aldığını sorar durar. Peki bu arkadaşın bizim Cristiano Ronaldo ile ne işi var derseniz. Tamamen duygusal! Yeni çektiği "Robin Hood" filminin gişesine biraz yardımcı olmak...

29 Nisan 2010

Camp Nou'dan Mourinho Geçti...( Fotoğraflarla Barcelona-Inter)

Hakem ne yapsın bu deliye karşı! Sessizce seyrediyor ki en iyisini yapıyor. Maç bitimi sevinci ise 90'lardan beri mahalleler arası maçlarda bile olmuyor.
Valdes'in yaptığı terbiyesizlik ayrı olay iken Katalanların suları açması üzerine tez bile yazılır. Bizim ülkede Fenerbahçe Galatasaray maçlarında çıkan hadiseler ise çağdışıdır. Sağdaki fotoda ise Motta, arkadaşı Busquet'in çok içmesi sonucu kusturmaya çalışmıyor. Kırmızı kartın hesabını biraz nefessiz bırakıp almak istiyor. Motta'nın eline Bilica'yı versek neler yapar acaba?
ve Mou, Milano'da dünya starı şeklinde karşılanıyor yani tam istediği gibi. Umurunda değil aldığı kupalar elde ettiği başarılar sadece bu ilgi üzerinden gitmesin yeter.

Inter Kazandı, Futbol Kaybetti (Çekirge 1 Zıplar, 2 Zıplar...)


Bu sene Inter ve Barcelona tam 4 maç yaptı ve bunların 3 tanesini 90 dakika seyrettim diğerini Star TV sağolsun seyredemedik. Benim seyrettiğim 270 dakika da Inter'in neredeyse gol pozisyonu yok. Toplasan 2-3 tane pozisyona girmişler buna karşılık, özellikle grup maçlarından Camp Nou'da oynanında Barça rakibini ablukaya aldı. Dünde farklı bir durum yoktu. Inter 11 kişi iken bile bırakın rakip yarı sahasını geçmeyi kendi yarı sahasının yarısını bile geçmeyi hedeflememişti. Peki nasıl oldu da bu takım Barcelona'ya 3 gol attı. Bunu hiçbir zaman tam anlamıyla çözemeyeceğiz galiba. 

Başarıya giden yolda herşey mübah deyip 11 değil 15 kişi bile defans yapılır diye düşünebilirsiniz. Unutmamak gerekir ki, kazanılan kupalar onlara verilen önem ile değer kazanır. Mesela bu defansif futbol İtalya'da uzun zamandır var ve şu anda daha da öteye gitmiş durumdalar. Şampiyonluğa oynayan takım deplasman maçına tek forvetle çıkıyor ve önce 1 puan diyor. Bunun sakıncıları da uzun vadede geliyor. Seria A, eskisi gibi takip edilmiyor. İnsanlar İspanya'da İngiltere'de önde gelen takımların ortalama bir takım ile yaptıkları maçları, Seria A daki derbilere tercih ediyorlar çünkü orada futbol yok! Önce defans, şansa da bir gol attı mı 90 dakika ceza sahası içinde öbek oluşturuyorlar. 
Bu çok carpıcı bir durum değil. Önümdeki 3 sene de yarı finallerde Inter'in oynadığı futbolu seyrederseniz gerçekten 3 sene sonra Şampiyonlar Ligi finalinin oynandığı günü önceden takviminizde işaretlermisiniz? Tabii ki hayır. Bu oynanan oyun, futboldan ilgiyi azaltır. Bakın Yunanistan'ın kazandığı Avrupa Şampiyonası'nda öyle bir defansif kalitesiz futbol oynandı ki, insanlar o turnuvayı resmen tarihlerinden sildiler. Umarız finalde daha az defansif oyun görürüz.

Not:Aşağıdaki fotoğraf Milano'da değil İspanya'nın başkenti Madrid'te Real Madrid'in Şampiyonluklarını kutladığı Cibeles'te çekildi. Bu nasıl bir düşmanlık!
Not:2 Lütfen İlker Yasin'in maç anlatması devlet tarafından men edilsin. Yüzlerce hata, anlamsızlık sayarız ama ikinci yarı (oyuncu değişikliği bile olmadan) Iniesta'yı maç soktu ve 10 dakika oynattı ya. Helal olsun!

28 Nisan 2010

F.C. Barcelona Official İçecek

Premier Leauge'de dengelerin bozulumu (Avrupa Liglerinde En Çok Gol ve Fark Atılan Atılan Maçlar)

Premier Leauge'de dengelerin bozulmaya başladığını Chelsea, Sunderland'i parçaladığında burada yazmıştık. Avrupa'da liglerin bitmesine bir kaç hafta kala, bütün oynanan maçların skorlarına bakınca, gerçekten 4-4-2'nin vatanında artık defans namına bir şey kalmadığını görüyoruz. Nereden başlayacağımızı bilemesekte, bir takımın 9 gol yediği tek maç Tottenham - Wigan (9-1) maçı diye söze girebiliriz. 

Bunun ardından bir maçta yenilen en fazla gol 7 olmakla (4 kere olmuş) beraber bunun 3 tanesinin Premier League'ten olması yanından bunların hepsinin de Chelsea tarafından atılması gerçekten not alınması gereken bir nokta.(Aston Villa'yı 7-1, Stoke City'yi 7-0, Sunderland'i ise 7-2). Diğer 7 gol atan Avrupa ekibi ise Bayern Munich (Hannover 96'yı 7-0 ile geçti.) 

Bundan sonra ki en büyük fark ise Werder Bremen'in Freiburg'u 6-0 geçmesi. Ardından İngiltere'de devam ediyor 6'lar; Arsenal-Blackburn Rovers (6-2), Manchester City, Burnley deplasmanında 6-1  yaparken, yine Arsenal, Everton deplasmanında aynı skorla 6-1 geçiyor. Liverpool ise kendi sahasında Hull City'yi 6-1'lik tarife uyguladı. Türkiye'de ise şaşırtıcı bir şekilde bir maçta en fazla gol yiyen takım şu anda 5.lik mücadelesi veren İstanbul Büyükşehir Belediyespor. Abdullah Avcı'nın öğrencileri Bursa'dan da Trabzonda da 6 gol yerken sadece Trabzon'a 1 gol atma başarısını göstermiş.İspanya'da da en fazla atılan gol 6 ve en fazla acı çeken takım Zaragoza (Barcelona 6-1, Real Madrid 6-0). Bunun yanında Real Madrid, Nihat Kahveci'nin eski takımı Villarreal'i de 6-2 ile geçmiş. 

Diğer Göze Çarpan Skorlar

5-0 (Chelsea-Blackburn, Manchester United-Portsmouth, Manchester United-Wigan, Tottenham-Burnley, Real Madrid-Xerez, Villarreal-Tenerife, Grenoble-Auxerre, Lorient-Boulogne)

0-5 (Portsmouth-Chelsea, Wigan-Manchester United, Tenerife-Barcelona, Genoa-Inter, Freiburg-Leverkusen)

Not:  Bütün analizler tarafımdan yapıldığından lütfen kaynak göstermeden kullanmayınız)

Şampiyonlar Ligi'nde Final Oynamak (Finalde 2. Kere Bir Türk Oyuncu)

21 Milyon Pound'a oyuncu alıyorsun, güzel oynuyor ama yıldız kumaşı yok diye 25 milyon Euro'ya satıyorsun ve ardından Şampiyonlar Ligi'nde başarının yolunu benden daha iyi kimse bilemez deyip 250 milyon euro harcıyorsun, ve çeyrek finale kadar ulaşabiliyorsun. Bu bir Real Madrid klasiği olabilir ama Şampiyonlar Ligi'nde üst turlara yükselmenin zorluklarını burada karalamıştık. Final oynamak ise ne transfer yapmakla ne takım motive etmekle yapılacak bir şey. Uzun yıllar bu ligde oynasan bile üst tur tecrüben çok fazla yoksa şansın çok azdır başta İngilizler olmak üzere buranın gediklileri karşısında. Oyuncularının yanında hocanında, taraftarlarınında, ülkeninde ŞL tecrübesi olması gerekir. Yoksa bir heyecan kasırgası alır gider, basın verir gazı heyecandan ya ümitlerini erken bitirtir ya da gereksiz yere seni stress altına sokar bu stress taraftara hocaya yansır onlarınki de oyunculara bir bakarsın 10 kişi kalmış rakibine bile yenilmişin. Bayern Münih, geçen sene Barcelona tarafından süpürüldükten sonra dersini iyi çıkarmış olacak ki, bu sene Bundesliga'dan daha önem verdiği ŞL maçlarının hepsine çok iyi konsantre olarak Manchester United dahil olmak üzere önüne çıkan herkesi safdışı bırakarak bileğinin hakkı ile finale geldi. Bernabeu'da kupa kaldırma hırsı mı yoksa geçen sene Barcelona'nın onlara top göstermemesi mi bilinmez, maçtan sonra  Bayern'liler Inter'in turu geçeceğini die getirerek bir nevi totem yapıyorlardı.
Hatırlayacağınız gibi 2002 yılında Bayern Leverkursen forması ile Şampiyonlar Ligi'de final oynayan ilk ve tek Türk oyuncu Yıldıray Baştürk'tü. Şimdi bu fırsat Hamit Altıntop'un ayağına geldi. Eğer bir problem olmazsa Louis van Gaal ona forma şansı verecektir o da böyle büyük bir organizasyonun finalinde oynamış 2. Türk oyuncu olma başarısını gösterecektir. Bu istatistik bir Türk takımının final oynama olasılığının ne kadar düşük olduğunun da göstergesidir.

Şampiyonlar Ligi'nde Çeyrek Final Oynamak

27 Nisan 2010

Dwight Howard'ın Garip Halleri

Beşiktaş'tan Tarihi Bir Rekor !!!

Bu rekorun geleceğini oynanan defansif oyun ile herkes bekliyordu sanırım. Kamanan, direk ve Rüştü de bir nebze yardımcı oldu Sivasspor maçında. Beşiktaş, Sivas ile 2-2 berabere kalarak bir sezonda en çok berabere kalma (10) rekorunu kırmış oldu. Beşiktaş'ın oynadığı gol kısırı futbol zaten beraberliklere davet çıkarıyor ki; şu ana kadar alınan 10 beraberlikte, 5 tanesi 0-0, 3 tanesi 1-1 kalınırken, Kasımpaşa maçı da 2-2 bitti. Aşağıda son 21 yılda alınan beraberlik sayılarını bulabilirsiniz. 

Yıl Maç Beraberlik
2009 31 10
2008 34 8
2007 34 4
2006 34 7
2005 34 9
2004 34 9
2003 34 8
2002 34 7
2001 34 8
2000 34 7
1999 34 6
1998 34 8
1997 34 9
1996 34 8
1995 34 3
1994 34 7
1993 34 6
1992 34 9
1991 34 7
1990 34 9
1989 34 6

26 Nisan 2010

Fenerbahçe Koşturur, Fenercell susturur! (Hep aynı tarife)

Fenercell, her gole 4 dakika bedava verdiğinden mi yoksa Avea'dan verilecek ücretsiz internet bağlantısından mı, Fenerbahçeli oyuncular adeta golü unuttular. Şampiyonluk yarışında haftalardır yara almayan Fenerbahçe, son 8 maçın (Bir tanesi Ankaraspor olduğundan saymıyoruz) neredeyse hepsini 1-0 (Antalya, G.Antep, Galatasaray, Beşiktaş, Kasımpaşa) kazandı. Kayserispor karşısında alından 2-0'lık galibiyet bir Fener maçında 2 gol olan tek karşılaşma. Fenerbahçe'nin önce savunma sonra atarsak gol taktiğinin en güzel göstergesi son 8 karşılaşmada hiç gol yememesi daha da net açıklıyor. Şampiyonluk yolunda herşey mübah diyebilirsiniz tabii ki ama unutmamak gerekilen bir nokta, bu maçlarda Fenerbahçe'nin gol atmakta çok zorlandığı (her ne kadar bazı taraftarlar bunu Guiza etkisi olarak gösterse de) ve bir çok maçtan berabere ayrılabilecek durumda olduğu. Beşiktaş maçı Bobo'nun penaltısı ile berabere bitebilirken, Selçuk'un Galatasaray karşısında attığı şutun da gol olma olasılığı bir Türk takımının sene sonunda Şampiyonlar Ligi şampiyonu olma olasılığından daha az.  Daum bu saatten sonra taktik değiştirmeyeceğinden dolayı artık Fenerbahçe'nin tek yapabileceği zor anlarda şansın onun yanında olması için dua etmek.

22 Nisan 2010

Maradona, Pele ve Zidane Langırt Oynarken

Birbirlerine her fırsatta giydiren Pele ve Maradona, Louis Vuitton parayı basınca aynı kareye de girmişler. Paranın gücü çok korkutucu. Reklamcılık açısından ilginç olan seçim ise Zidane'ın oraya sokulması... Zidane olmadan bire bir Pele - Diego langırt maçı daha da etkileyici olurdu. Zidane'ın bavulundan (Z.Z.) anlaşılacağı gibi herhalde uzun zamandır Louis Vuitton markası ile çalışıyor ve böyle bir reklam olunca, abi beni de soksanıza diye yönetmenin beynini yemiş olabilir. Bir sonraki reklam kampanyası da Cristiano Ronaldo, Messi, Rooney ile çekilebilir.

Coppa Italia'da Değişmez Final (Inter - Roma)

Son 5 yılda oynanan İtalya Kupası finallerinin 4'ünde Roma ile Inter karşılaşırken bunlara bir yenisi de dün, Roma'nın Udinese'ye 1-0 yenilmesine rağmen ilk maçı 2-0 aldığından dolayı turu geçmesiyle gerçekleşti. Şu ana kadar oynanan 4 Roma-Inter finalinde 2-2'lik eşiktlik bulunuyor. Son iki yıldır tek maçlı finale döndüklerinden final maçları daha da heyecanlı olmaya başladı. Buna bir de Mourinho - Ranieri düellosunu eklersek tam bir şölen olacak. Tek problem, İtalya federasyonun finalleri Roma'da oynatması ve bu da Roma takımlarına bir avantaj sağlaması. İki yıldır oynanan tek ayaklı finallerin ikisini de Roma takımları (2008 Roma, 2009 Lazio) kazandı. Coppa Italia'nın geçmişine bakınca ise, Roma'nın oynadığı 15 finalden 9'unu kazanarak Juventus ile birlikte bu kupayı en çok kaldıran takım ünvanını elinde tutarken, bu sene bu rekoru tek başına ele alabilir. Inter ise oynadığı 12 finalden 5'ini kazandı. 

21 Nisan 2010

Maradona'ya Bir Takım Elbise Kampanyası

Yukarıda dün Diego Maradona, milli takım için Arjantinli oyuncuları izlerken çekilmiş. Bu fotoğraf  ve daha önceki benzerleri bir çok kişiyi rahatsız etmiş olacak ki, internette Maradona'nın Dünya Kupası maçlarında takım elbise giymesi için kampanya başlatmışlar. Facebook grubu internet sitesine dönmüş. http://www.untrajeparadiego.com.ar/

Inter - Barcelona (Müthiş Koreografi, Maçtan Notlar ve Maçın Golleri)

İtalyanlar koreografi'den herkesden daha iyi olduklarını bir kere daha kanıtladılar. Kale arkasında yapılan Madrid tabelalı yol koreografisi gerçekten müthiş. Maçı Star Tv vermediğinden seyredemedğimizden sadece gazetelerde yazılanlarla neler olmuş onları anlamaya çalışıyoruz. Barcelona'nın hakeme itirazları (3.gol gerçekten ofsayt), Mourinho'nun Real Madrid'in başına gelme gayesi ve Pep'e laf sokma gayretleri, Balotelli'nin çıkarken formayı yere atması.
Bu maç Guardiola'nın Barcelona başına geldiğinden beri ilk defa iki farklı yenilmesinden dolayı ayrı bir yer edindi. Şimdiye kadar aldığı 9 mağlubiyetin hepsi tek farklı skorlardı. Bir diğer ilginç not ise; Barça'nın 3-1 geriye düştüğü eleme maçlarından son 2 tanesinde turu geçebilmesi; 1994 Dinamo Kiev (3-1, 1-4) ve son olarak 2007 yılında Chelsea karşısında ilk maçta 3-1 yenilmesine rağmen Nou Camp'ta 5-1 kazanarak turu geçmişti.

Maçın gollerini aşağıdaki videoda bulabilirsiniz. Video Youtube'dan olduğundan dolayı göremeyebilirsiniz.

20 Nisan 2010

Marsel İlhan Conde de Godó (Barcelona Açık)'ya Birinci turda veda etti

Marsel İlhan geçen sene ki formunu koruduğunu Barcelona Açık'ta da ana tabloya çıkarak göstermişti fakat birinci turda çok sağlam bir raket (Lleyton Hewitt) ile eşleşince ileri turlar uzak olup artık tecrübe kazanmaya çalışacağı da belli olmuştu. Kariyerinde 27 turnuva şampiyonluğu bulunan  29 yaşındaki Avustrulya doğumlu Hewitt önünde dişe diş bir mücadele sergileyen Marsel İlhan, ikinci sette üst üste iki kere rakibinin servini kırarak maçı 1-1'e getirme başarısını gösterse de son sette usta raket karşısında zayıf kalınca ilk 4 sayıyı kaybetti ve bir anda demorilize olunca servis kıracak gücü de kalmadı ve maçtan 2-6 mağlup ayrıldı.

Volkanik Küller Liverpool'u da çarptı.

UEFA, perşembe günü Avrupa Ligi maçlarınında oynanacağını onaylayınca, Liverpool'lular kara kara düşünmeye başladı. Yolculuk bugün başlıyor ve 2 gün sürecek gibi. Merseyside'dan Londra'ya tren ile geçecekler, orada havaalanından son raporu aldıktan sonra uçuş yasağı devam ediyorsa tekrar trene binip Paris'e geçecekler. Ertesi gün Fransa'nın başkentinden sabah ilk tren ile Bordeaux'a geçecekler, şu an itibari ile burada uçuş yasağı olmadığından dolayı buradan uçakla Madrid'e geçecekler. Bu da nereden bakarsanız 24 saatlik bir seyahat olacak. Rafa Benitez, yolculuk konusunda ekibinin bütün alternatifleri değerlendirdiğini fakat kendilerini asıl endişelendirenin Pazar günü oynanacak maça (Burnley deplasmanı) nasıl çıkacakları olduğunu söyledi.

Bunun yanı sıra Fulham ise 10 saatlik bir otobüs yolculuğu ile Hamburg'a ulaşmayı planlıyor.Tabii eğer yarın uçuşlara izin vermezlerse.
Not: Bildiğiniz gibi Star TV, bu akşam Şampiyonlar Ligi yarı final maçı (Inter-Barcelona) vermeyecek. Her ne kadar çeyrek final maçlarında herkes tepki gösterse de onu pek dikkate almamışlar. Sizi bu güzel maçlardan anlamsız bir satış politası ile eden Star Tv ve bağlı olduğu grubu ileride size satış yapmaya çalışırkende hatırlamanızı rica ediyorum. 

19 Nisan 2010

Olympique Lyon'da yollara düşecek

Eyjafjallajokull'dan dolayı, Olympique Lyon'da Barcelona'nın Milano'ya gittiği gibi Münih'e otobüs ile gidecek. Gidiş dönüş yaklaşık 1.800 km kat edeceğinden Barcelona'dan biraz daha şanslı gözükübilir (Barcelona - Milano 1000 km) fakat Barcelona kendi şehrinde oynamıştı bu hafta sonu, Lyon ise 600 km'lik Bordo deplasmanından geldiğinden dolayı 5 günde tamı tamına 2400 km yapmış olacak.

Bu arada Star Tv, Barcelona - Inter maçını yayın programına almadı, demek ki ekşi sözlükte ve bloglarda insanların sitemini göz önüne bile almamışlar.

Torres 6 hafta yok! (Vicente Calderon'a ayak basmak nasip olmayacak!)

Hemen söyleyelim Dünya Kupasına yetişecek...6 Hafta sahalardan uzak kalacak Fernando Torres, takımının Atletico Madrid karşısında oynayacağı Europe League maçlarında forma giyemeyecek! Uçuşlar iptal olduğundan dolayı, Liverpool kulübü 2 tane şoför tutmuş ve Mersey'den ameliyat olacağı Barcelona'ya 1200 km'yi araba ile götürmüş. Bizim oyuncular Barcelona'da tedavi görünce kaçamak yapıyorlar zannederdim, gerçekten olanaklar daha iyi olacak ki, İngiliz kulüpleride oraya yolluyorlar.

Bildiğiniz gibi geçtiğimiz senelerde Şampiyonlar Ligi'nde Atletico Madrid, Liverpool ile aynı gruba düşmüştü fakat el nino sakat olduğundan o maçta da oynayamamış bir nevi doğup büyüdüğü çimlere tekrar ayak basamamıştı. Bu seferki maçlardan öncede sakatlık belirince aklımıza bin türlü soru geliyor; koyu bir Atleti taraftarı olan Torres acaba kendi takımına gol mi atmak istemiyor yoksa gittiğinde arkasından ağlayan taraftarlar bir daha asla gelemesin diye büyü mü yaptırdılar stadyuma?

Neden Saçların Beyazlamış Arkadaş? (Bir Arsene Wenger Şarkısı)

Adamın zaten her basın toplantısında kafasının etini yiyorlardı. Fabregas gidecek mi, kalacak mı? Hafta içinde isyan etti en sonunda. Her zaman bu soru ile geliyorsunuz, kontratı biten bir oyuncu olsa anlarım ama kontratı olan bir oyuncu için her hafta aynı soru sorulmaz ki. Satmayacağız, zaten satacak olsak bile Fabregas gibi rekabetçi bir oyuncu neden İspanya Ligi gibi bir yere gitsin. 2 takım şampiyonluk mücadelesi veriyor, 3. ile puan farkı 27, aradan bir hafta geçiyor parasını alamayan bir takımın oyuncuları grev yapıyor. Böyle bir lige neden gitmek isteyeceğini anlam veremiyorum, demiş. Sebeb çok kolay aslında, Thierry Henry gibi o da futbolu bırakmadan bir şampiyonluk, Şampiyonlar Ligi kupası kaldırmak isteyebilir. Kim istemez ki? 

Bu sıkıntılar bitmezmiş gibi, Şampiyonluk yarışında Birmingham ve Tottenham deplasmanlarında 5 puan bırakarak büyük darbe alan Arsenal, Wigan karşısında toparlanıyordu ki; dakika 80'e kadar, ne olduysa son 10 dakikada oldu ve Wigan maçı 2-0'dan 3-2'ye çevirirken Wenger'in de her dakika saçlarında biraz daha beyaz belirdi. Gerçekten zor, tarihindeki en kötü yenilgilerden birini şampiyonluk yarışı verirken alıyorsun.

Mehmet Okur, Play Off'lara ve Dünya Basketbol Şampiyonasına Veda Etti

Yaklaşık 3 haftadır savaştığı sakatlık PlayOff'ların açılış maçında kötü sonla bitti. Aşil tendonundaki yırtık için maçtan önce yapılan iğneden dolayı biraz teknik heyete yüklenselerde, genel müdür O'Connor bununla çok az bir ilişkisi olabileceğini ve olsa bile bu iğneye Mehmet Okur'un karar verdiğini söyledi. Ameliyattan sonra 3 ay basketbolu bırak spor bile yokken, iyileşme en az bu kadar daha alır diyorlar. Tam Tanjeviç'ten yeşil ışık gelmişken Milli takım formasını giymek nasip olmayacak. Bu ağustostaki Dünya Şampiyonasını kaçırmak, hele kendi ülkende kendi seyircin önünde ileride Memo'nun en çok pişmalık duyacağı kararlardan biri olabilir. Umarız en kısa sürede iyileşir ve tam tecrübe kazanmış bir Utah başarıya çok yakınken seneye takımda aynı performans ile yer alır.

16 Nisan 2010

NBA Pick'n Roll Play Off Yarışması

NBA.com bildiğiniz gibi her yıl Play Off için "Pick'n Roll" adlı fantazi oyunu yapıyor. Oyun çok basit. Her turdaki eşleşmelerden kimin galip geleceğini ve kaç maçta turu geçeceğini bilmeye çalışıyorsunuz. Bu oyunu yaklaşık 5-6 yıldır oynuyorum ve gerçekten Play Off'u daha da zevkli hale getiriyor. Eğer sizde bu oyunun meraklısı iseniz bizim kurduğumuz lige katılabilirsiniz. 


Grup Adı: Sabaha Kadar Futbol

Not: En altta Tie-Breaker kısmını doldurmayı unutmayın. Burada her turda kaç tane double-double olacağını tahmin etmeye çalışıyorsunuz. Bu alan sadece aynı puanda kalanlar arasında sıralama yapmak için kullanılacak.

Bursa için Şampiyonlar Ligi vakti.

Bugün Bursaspor Gaziantepspor önünde galip gelirse, 1995 yılında Karlsruhe'ye Inter-Toto final maçında penaltılarla elenmelerinden (normal süresi 2-2, uzatmaları 3-3 biten unutulmaz bir maçtı) sonra Avrupa'ya onun en büyük kupasından geri dönmeye çok yaklaşacak. Galatasaray ve Beşiktaş ile maçlarıda olsa son 4 haftaya (1 maçı hükmen galip) en az 5 hatta onların yenilmeleri ile 8 puan avantaj ile girecekler. Bu avantajda onları Şampiyonlar Ligi'ne taşıyacaktır. Şampiyonlar Ligi'nin zorlukları bir yana, oraya katılmanın bile onlar için epey bir reklam ve prestij olacaktır. Her ne kadar Sivasspor bunu kullanamasa da, böyle organizasyonlarda oynayan takımlar transfer ve sezon öncesi hazırlıklarda gerçekten rahatlık elde ediyorlar. Bursaspor'un kupa başarılarının 1 kere Türkiye Kupası (1986) ve 2 kere artık tedavülde olmayan Başbakanlık Kupası (1971 ve 1992) olduğunu göz önüne alırsak bu onların tarihinde de yepyeni bir sayfa açacak.

15 Nisan 2010

NBA Playoff 2010 Eşleşmeleri - (Türk Oyuncularının Eşleşmeleri)

NBA 2010 normal sezon maçları dün oynananlarla sona erdi ve play off eşleşmeleri de belli oldu. Her ne kadar Play Off'lar için sadece Chicago Bulls ve Toronto Raptors çekişseydi de, özellikle batı konferansında sıralamalarda son maçlar ile belli oldu. Son maçlarda epeyce eleştirilen ve teknik heyet ile yaşadığı sorunlar ile gündeme gelen Hidayet'in Toronto'su, Chicago'nun üst üste Boston Celtics ve Charlotte Bobcats'i yenmesiyle, sezonu dün kapatmış oldu. Son maçlarda ilk 5 başlamasına rağmen bir çaylak kadar dakika alamayan Hedo'yu geçen sene gibi güzel bir play off sezonundan sonra izleyememek gerçekten kötü. Umarız kendini seneye toparlar ve bir an önce takıma ayak uydurur. 

Dün gecenin bir diğer önemli maçı da Utah ve Phoenix arasındaydı. Maçı kaybeden Jazz, aynı zamanda 3.lük koltuğunuda kaybederek averaj ile 5.sıraya kadar düştü. Bu da bir olası Portland eşleşmesi yerine kendi Division'ın takımı Denver ile eşleşmesine neden oldu ki, her açıdan bir dezavantaj. Sezon maçlarınında 3 tanesini kaybettiler ve sadece 1 galibiyet aldılar.

Diğer Bir temsilcimiz Ersan İlyasova'nın takımı Milwaukee Bucks'ın 6.sırada bitirmesi de Cleveland, Orlando ve Boston yerine Atlanta Hawks ile eşleşmesini sağladı. Sezon içerisinde oynadıkları 3 maçın ikisini Atlanta alsada maçlar epey kafa kafaya bitmişti: (102 -106) (98-95) (96-104)

14 Nisan 2010

Palermo'dan Riquelme'ya Rekor Fırçası

"Her zaman söylüyorum. Onunla ne arkadaşlığım ne de bir ilişkim var. Tek yaptığımız pazar günü çıkıp Boca forması için ter dökmek." 

Martin Palermo, hafta sonunda Arsenal'e karşı attığı 2 gol ile Boca tarihinin en çok gol (220) atan oyuncusu ünvanını almıştı. Rekoru kırdığı golden sonra Riquelme'nin bu sevincine katılmamasını eleştiriyor. Roman problemli bir arkadaş olduğundan (Diego Maradona ile milli takım kavgasını neredeyse Boca camiasını ikiye ayırdı) buna pek fazla şaşırmamak gerek.


Not: Rekoru getiren golden sonra tabela'da yazan: Dikkat, Steven Spielberg'i arayın.

Sıfır'a Sıfır Elde Var Sıfır! (Beşiktaş'ın Son 21 Yılda aldığı beraberlikler)

10 hafta önce, Beşiktaş'ın beraberliklere devam ederse son 21 sezonun rekorunu kıracağını  söylemiştik ki, o noktaya geldik şu anda. Geri kalan 5 haftada alacağı tek bir beraberlikle bu sezon tarihe geçecek. Beşiktaş'ın oynadığı gol kısırı futbol zaten beraberliklere davet çıkarıyor ki; şu ana kadar alınan 9 beraberlikte, 5 tanesi 0-0, 3 tanesi 1-1 kalınırken, Kasımpaşa maçı da 2-2 bitti. Aşağıda son 21 yılda alınan beraberlik sayılarını bulabilirsiniz.

Yıl Maç Beraberlik
2009 29 9
2008 34 8
2007 34 4
2006 34 7
2005 34 9
2004 34 9
2003 34 8
2002 34 7
2001 34 8
2000 34 7
1999 34 6
1998 34 8
1997 34 9
1996 34 8
1995 34 3
1994 34 7
1993 34 6
1992 34 9
1991 34 7
1990 34 9
1989 34 6

13 Nisan 2010

THY - F.C. Barcelona Reklam Filmi (Video)


THY, Barcelona ile yapılan sponsporluk anlaşması altında ilk reklam filmlerini çekti. Müzik ve reklamın akıcılığı gayet güzel fakat oyuncularında daha çok reklamın içinde olmaları (bir kısa replikte olsa) ayrı bir tat katabilirdi. (Video YouTube'tan, linki buradan alabilirsiniz)

Avrupa'nın En Büyük 6 Liginden Detaylı Analiz (Sayılar ve Seriler) - 2


Artık Avrupa liglerinde son haftalara girerken, daha önce yaptığımız  6 lig analizini  (Premier League, La Liga, Calcio, Bundesliga, Turkcell Super Lig, Leauge 1) güncelliyoruz. Bayern Leverkursen'in yenilmesinden sonra bildiğiniz gibi namağlup takım kalmamıştı. Önce Mallorca, ardındanda bu hafta Real Madrid'in Barcelona'ya yenilmesi sonucu kendi sahasında puan kaybetmeyen ekipte kalmadı. Şimdi gelelim göze çarpan istatistiklere;
  • En Az Mağlup Olan takım: Barcelona (1) - Atletico Madrid onu yenen tek takım olarak göze çarpıyor
  • En çok galip gelenler: Barcelona ve Real Madrid (31 maçın 25'ini kazarak 81% oran ile)
  • En çok berabere kalanlar: Vallodolid (42% oran ile, 31 maçın 13'ünde) hemen ardından 41% ile Ankaragücü ve Manisaspor geliyor (29 maçta 12 beraberlik)
  • Maç başına attığı gol ortalaması en yüksek olanlar: Real Madrid (2,68) - Chelsea (2,55) - Barcelona (2,48)
  • Maçlarında atılan gol ortalaması en yüksek olanlar: Wolfsburg (3,63) - Real Madrid (3,58) - Chelsea (3,45)
  • Maç başına yediği gol sayısı en az olanlar: Barcelona (0,61) - Beşiktaş (0,66) - Auxerre (0,78)
  • Kendi Sahasında Yenilgi Görmeyenler: Inter, Palermo, Sampdoria, Barcelona
  • Deplasmanda maç başına en çok puan alanlar: Barcelona (2,31) - Real Madrid (2,13) - Bursaspor (1,87) burada 4.sırada Beşiktaş bulunuyor (1,86)  
Araştırma daha bir çok veriyi kapsasada, Real Madrid ve Barcelona'nın La Liga'da kurduğu ezici üstünlük bütün istatistiklerde onları en başa koyarken hemen artlarından Chelsea (attıkları 7 ve 5 goller yardımıyla) geliyor.

Bütün analizler tarafımdan yapıldığından lütfen kaynak göstermeden kullanmayınız)

12 Nisan 2010

Madrid Basını Pellegrini'yi yolladı bile...


Real Madrid'te forvet olmak üzerine uzun uzun yazmıştık. Bir yazı da Real Madrid'te hoca olmak üzerine yazmak gerekir aslında. Madrid basını Şili'li hocanın görevine son verdi bile. Marca, onun yerine gelecek adayları tanıtıyor. Mourinho (Inter), Capello (İngiltere), Ancelotti (Chelsea), Scolari (Bundyodkor) ve Rafa Benítez (Liverpool). Tabii ki, taraftara sormadan da olmaz, bugün öğle itibari ile; Rafa %39,5 ile önde giderken, hemen ardından %38,4 ile İtalya'dan kaçmak isteyen ideal bir Anti-Barça olan Mou geliyor.

11 Nisan 2010

Korkunun Ecele Faydası yok (el Clásico'nun ardından kısa kısa notlar)

Bir el Clásico daha bitti. Bırakın geçen seneki 2-6'nın heyecanını ilk yarıdaki 1-0'lık maç kadar hareketlilik yoktu. Kaybetmenin vereceği zarar öyle bir korku salmış ki, sanki son maçları hep 1 ve 2 gol geriden gelip kazanan Real Madrid gitmiş, yerine Mourinho'nun aman yemeyelim de karambolde atarsak kazanırız Inter'i gelmişti. İşte geride kalan izler;

- Real Madrid, Avrupa'da kendi sahasında tek puan kaybetmeyen (ve aynı zamanda Barcelona ile oynamamış!) tek ekipti. 15 maçın 15'ini kazanmak gerçekten kolay iş değil bu lig La Liga olunca değeri daha da artıyor.

- Hakem tamamen Laporta ürünü Anti-Barçaydı. Bu arada yazın yapılacak seçimlerde başkan adayı olmayacak Laporta'nın son el Clasico'suydu.

- Perez, geçen seneki maçın öcünü almak için 300 milyon euro gömüyor ve sonuç aynı. Daha da acı olan tablo, maçı kurtarmak için Raul ve Guti'nin girmesi. Endüstriyel futbol'a güzel bir darbe.

-Messi, golden sonra armayı öpüyor. Nedeni iki gün önce, Sport gazetesinin aşağıdaki kapak sayfası ile Arjantinli'ye gazı vermesi (Cristiano anca bencillikte kazanır)
- Ayın 10'u Madrid'te uğursuz ilan edilmiş; 10 Kasım 3.Lig takımı Alcarcon kupadan ediyor, 10 Mart Lyon Şampiyonlar Ligi'nden, ve dün (10 Nisan) Barça La Liga'dan...

- Maça giden tanıdığınız varsa buradaki fotoğraftan görebilirsiniz. Marca, CNN'in Obama'nın yemin töreninde çekilen fotoğrafın teknolojisini kullanarak 80.000 kişiyi resimlemiş.

- Guardiola:4 Madrid:0 (Pep, üst üste 4 el clasico kazanarak ayrı bir imza atmış oldu. 2009 sezonundan 2-0 ve 6-2 bu sezonda 1-0 ve 2-0)

10 Nisan 2010

Bir başka el Clásico: Nike vs Adidas

Bildiğiniz gibi Alman Adidas yıllık 40 milyon euro ile Real Madrd'in sponsoru iken Amerikan şirketi Nike ise 30 milyon ile Barcelona'nın. Bunun yanında bu iki büyük şirket futbolcuları kapmak içinde apansız yarış içindeler. 2006 Dünya Kupası öncesi Adidas Messi'yi yılda 3 milyona bağlayarak Nike'tan çalarken, Nike aynı hatayı yapmamak için Cristiano Ronaldo'ya yılda 6 milyon euro ödemek zorunda kaldı. 

Bu akşamda iki takımda diğer sponsordan oyuncular var, Barcelona'da forma giyen Adidas'lılar; Messi, Xavi, Milito ve Maxwell iken Real Madrid'te forma giyen Nike'lılar Sergio Ramos, Albiol, Garay, Marcelo, Gago, Lass, Metzelder, Drenthe, Van der Vaart ve Cristiano Ronaldo'dan oluşuyor.

9 Nisan 2010

Atletico Kral Kupasını Oynatmayacak (İte Kaka Yarı Finale)

Kendi sahanda berabere kalarak 3 tur geçiyorsan zaten bir yanlışlık vardır bu işte. Evet Şampiyonlar Ligi dahil olmak üzere Avrupa Kupalarında kendi sahasında 6 maç yapan Atletico Madrid'in 5 beraberliği 1 mağlubiyeti bulunuyor. Yarı finale de deplasmanda çoşmaları ile gelmediler. Galatasaray'a 90+2'de ki golü saymazsak, 3 maçta da berabere kaldılar. (Galatasaray:1-2, Lisbon:2-2, Valencia:2-2). Bundan daha da kötüsü her eleme maçı hakem hatalarının sonuca tesiri ile gerçekleşti. (Galatasaray'ın verilmeyen penaltısı, benzerini Atletico La Liga'da söke söke aldı - 2 kırmızı kart çıkan Lisbon maçında sarıların bedava verilmesi ve son olarak dün yaka paça bir yana tecavüz edilircesine ceza sahasında düşürülmesi. 
Valencia'lılar baskıyı hemen kurdular hakem üzerinde fakat Manchester United'ın hocası Fergusan'ın deyimiyle "typical German"lık yapamadıklarından ne kırmızı kartı ne de penaltıyı kapabildiler. Bu arada yarı finalde Liverpool - Atletico Madrid eşleşmesi bir ilk olmasa bile 2 sene önce oynanan Şampiyonlar Ligi maçlarında Fernando Torres'in sakat olması nedeni ile oynayamasından dolayı bu sefer El Nino'nun Vicento Calderon'a ilk dönüş maçı olacak. Kaçırmamak gerek! Tabii ki Star Tv, vermeye tenezzül ederse.

Son olarak bildiğiniz gibi, Kral Kupası'nın oynanması bu sene tehlikede. İspanya Federasyonu, takvim'in iyi yapılmadığı için eleştiri yağmuruna tutulurken tek dileği Atletico Madrid'in elenmesiydi fakat o plan dün yattı.

8 Nisan 2010

Fotoğraflarla El Clasico

1983 Yılında, Camacho Maradona'yı durdurmaya çalışırken.
1977 Yılında, Del Bosque yediği darbe sonucu maçı yarıda bırakırken.
Yıl 1975,Camacho bu sefer Cruyff'a top göstermemeyi kafaya koymuş. Camacho'nun ele dikkat :)
ve yıl 1957, o zamanların Messi ve Cristiano Ronaldo'su; Kubala - Di Stefano. Messi Kubala'yı geçti de, CR9'un bir fırın ekmek yemesi gerekecek gibi! 
Fotoğraflar, Marca'dan.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails