28 Şubat 2010

Raul &Higuain (Real Madrid'te Forvet Olmak)

 
Real Madrid'in 7 numaralı yıldızı uzun zamandır soyunma odasında tasladığı abilikten dolayı takımda istenmiyordu. Onu da zorla yollamak istediler takımdan. Baktılar gitmiyor, bu sefer de bak Amerika'da Dubai'de inanılmaz paralar veriyorlar diye aklına girmeye çalıştılar ki, bu taktiklerin hepsi ülkemizde de bir çok oyuncuya yapıldı. Sonuçta da gidenlere hain, kalanlara da onursuz olarak bakıldı. en çokta futbolu bırakanlara oldu ki; Türk sporu onları bırakmaları gerekenden erken bıraktığından bir türlü unutamadı.

Raul Gonzalez ise sessizce kulübe de oturmayı tercih etti. Bu formadan başka bir forma hayatı boyunca giymemişti, bundan sonra da giymek istemiyordu. İspanya futbol tarihinin bir parçası olan Raul, sadece bu yakın zamanda hakkında çıkanlardan dolayı, İspanya milli takımında seneler vermesine rağmen onun en büyük başarısı olan 2008 Avrupa Şampiyonluğu'nun bir parçası olamadı. O yine de kulübe de oturmayı tercih etti. 

Dün Tenerife maçında yine kulübeden dahil oldu oyuna ve attığı son dakika golü ile İspanya Ligi'nin en çok gol atan 3. oyuncusu olma başarısını gösterdi. Bu onun 227. gölü idi. Bu dakikadan sonra Telmo Zarra (251) ve Hugo Sánchez (234)'i yakalaması çok zor ama eminiz ki, içindeki futbol ve Real Madrid aşkı ile o elinden geleni yapacaktır.  

Bu Real Madrid gibi endüstriyel futbolun merkezi haline gelmiş bir takımda çok gördüğümüz vefasızlıklardan biri. Dün akşam bu sene La Liga'da 5. kere bir maçta iki gol atma başarısını gösteren Higuain içinde geçerli. Arjantinli Benzama, Ronaldo veya Kaka gibi flaş bir transfer ile gelmediğinden kuş tutsa yaranamıyor. Bu sene  Real Madrid'in en golcü oyuncusu olmasına (16 Gol) rağmen hala ismi manşetleri bulmuyor.

Madrid basını şimdiden gelecek sene için forvet arayışlarına başladı. Ayda bir iki kere yıldız oyuncuların transfer haberleri geliyor. Bunlar Benzama'yı bile yarım sezonda harcadıklarından, Raul gibi kredisi de olmayan Higuain için en iyisi kısa vadede başka bir Avrupa devine gitmek. Aksi takdirde o da Saviola gibi bir çok örneği olan büyük takımların kadrosunda kaybolup giden ve ardından kiralık olarak 3. sınıf takımlarda oynayan oyunculardan biri olur.

27 Şubat 2010

Bridge'den Terry'ye Modern Tavır


Wayne Bridge Chelsea - Manchester City maçı öncesinde, sevgilisi ile yatan John Terry ile tokalaşmamış ve Batı basını da bunu haber yapmış. Bu olay Türkiye'de olsa asıl o zaman CNN'e çıkacak en az 10 haber olurdu. 

25 Şubat 2010

Eto'o - İbrahimovic Karşılaştırması (2009 ve 2010 Performansları)

 
Zlatan İbrahimovic sene başında 40 Milyon Euro artı Eto'o karşılığında Barcelona'ya geçince, herkes Inter'in bu transferden karlı çıktığını düşündü. Maçların başlaması ile Eto'o'nun gol suskunluğu ve bunun yanında İbrahimovic'in ilk 5 maçın hepsinde gol atarak sezona başlaması bir anda ilk düşünceleri tersine çevirdi. İbrakadavra gerçekten bu kadar edebilirdi. Sezonun yarısı geçildiğinde ise, İbra gollerine devam ederken Eto'o ise hala tam olarak istenilen formu yakalayamamıştı. 
 
Bende tam olarak ayrıntıları görebilmek için iki sezonun karşılaştırmasını yaptım ve gerçekten ilginç bir durum ortaya çıktı. 2010 sezonuna bakınca gerçekten İbrahimovic daha başarılı gibi gözüküyor. Barca'lı İbra 25 maçta 14 gol atarken, Inter'li Eto'o ise 27 maçta sadece 9 gol atabilmiş. Fakat iki futbolcunun da aynı takımda oynarken ki performanslarına bakınca Barcelona'lı İbra, Barcelona'lı Eto'o nun çok gerisinde kalıyor. Geçen sene Barcelona forması altında maç başına 0,77 gol ortalaması (26 Gol /47 Maç) oynayan Eto'o'yu bu sene Katalan takımında forma giyen İbra'nın 0,56 gol ortalaması (14 Gol / 25 Maç) ile yakalaması zor gözüküyor.
  
  
Ziya aynı durum 2009 yılında Inter forması giye İbrahimovic içinde geçerli. İsveçli futbolcu, İtalyan takımında 45 maçta 29 gol atmış. Bu sene İnter'e transfer olan Eto'o ise 27 maçta 9 gol atabilmiş ki, İbra'nın toplam gol sayısını yakalayabilmesi için 100'den fazla maç yapması gerekiyor. Buradan çıkan sonuç ise her iki futbolcuda 2009 yılında oynadıkları takımlar ile daha iyi performans sergilemişler. Galiba olan Barca'nın 40 milyon eurosuna oldu.
 
 

2. Nude Bobsleigh (Çıplak Kızak Yarışması)

 
Almanya'nın Braunlage kentinde bu yıl ikincisi düzenlenen yarışmada en önemli kural çıplak olmak. Bu sene 14.000 kişi izlemiş, Kanada'da düzenlenen Kış Olimpiyatları'nda bile bu rakama ulaşılamıyor her yarışmada. Bu senenin en hızlı ismi de Christian Schmidt olmuş.
 
 

23 Şubat 2010

En Güzel Futsal Golü (Rathinho)


Golün sahibi Feyenoord Rotterdam oyuncusu Rathinho, böyle bacak arası atmak herkesin yapabileceği bir şey değil. Türkiye'de de Futsal Ligi'nin başlaması ile böyle göze hoş gelen gollerin videosunu çok daha fazla izleyebiliriz. (Video Youtube'dan olduğundan dolayı izleyemeyebilirsiniz)

22 Şubat 2010

10 Metrelik Cristiano Ronaldo Heykeli

 
Aslında heykel reklam amaçlı bir spor firması tarafında da dikilse, 6 aydır takımın yıldızı olan biri için hele hele onun gibi onlarcasının geçtiği bir takımın bulunduğu şehir için bile fazla. Daha sonra Raul sevmiyor yeni gelenleri diye haber çıkıyor. CR9 her ne kadar çok uyumlu bir tablo çizse de, öyle bir imaj yarattı ki transfer dönemi bütün ilgiyi üzerine çekiyor. Maç kazanılırsa ondan geliyor kaybedilirse Kaka'dan. 

Avrupa'nın En Büyük 6 Liginden Detaylı Analiz (Sayılar ve Seriler)


 
Rakamlar, özellikle seriler üzerine kurulmuş istatistikler her zaman sporu daha da güzelleştirmiştir. O yüzdendir namaglup kapatılan sene üzerine tezahüratlar yazılması. Uzun zamandır burada Ono Estadi Efsanesi'ni takip ediyorduk. Bu seri, geçen hafta sonu Sevilla hezimeti ile sonuç bulunca, Real Madrid kendi sahasındaki maçların hepsini alabilen (12 de 12) tek takım olarak kaldı. Bu durumda beni analizi daha detaylı yapmaya itti. (Bütün analizler tarafımdan yapıldığından lütfen kaynak göstermeden kullanmayınız)

Şu anda Avrupa'nın en büyük 6 liginde ( Premier League, La Liga, Calcio, Bundesliga, Turkcell Super Lig, Leauge 1) namaglup ünvanını devam ettiren tek takım Bayern Leverkusen. Almanya'da Bayern Munich ile liderligi paylaşan Bayern Leverkusen, oynadıkları 26 maçın 13'ünü alıp 10 tanesinde beraber kalmışlar. Oynadıkları maç başına puana bakınca ise Barcelona (2,52) ile en önde bulunurken onu Real Madrid (2,43), Chelsea (2,26) ve Inter (2,20) takip ediyor.Maç başına atılan golde de İspanyollar önde bulurken (Real Madrid, 2,57 - Barcelona, 2,48) onların arkasından İngiliz takımları (Chelsea, Manchester United, Arsenal - 2,33) sıralanıyor.

Kendi sahasındaki performanslarda Real Madrid'in en iyi olduğunu belirtmiştik. İddaaseverlerin çok iyi bildiği evinde hiç mağlubiyet tatmamış takımlar ise şöyle; Galatasaray, Bayern Leverkusen, Bayern Munich, Mainz 05, Inter, Napoli, Palermo, Sampdoria, Barcelona, Real Madrid, Chelsea, Manchester City. Tabii ki maglup olmamak en iyi performans demek değildir, maç başına puan ortalamasına bakınca kendi sahasında aslan kesilen Mallorca, Manchester United, Roma ve Fenerbahçe ilk 10 da olmalarına rağmen 1-2 mağlubiyetleri olduğu için bu listeye giremiyor.  Kendi sahasında 3,42 gol ortalaması ile Real Madrid de misafirperverliğin eskide kaldığını gösteriyor. Onu 3,00 ile Chelsea ve 2,91 ile Barcelona kovalıyor.

Deplasman performanslarına bakınca en ilgi çeken ise Kayserispor'un 2,00 maç başına puan ortalaması ile Valencia ile birlikte ikinciliği paylaşması.Birinci ise Katalanların Barcelona'sı (2,25) oluyor.

18 Şubat 2010

Lille Analizi - (Fenerbahçe'nin Kesinlikle Gol Bulması Gereken Bir Deplasman)

Maçlarını 18 bin kişilik Lille-Metropole stadyumunda oynayan Lille, Fransa'nın köklü kulüplerinden biri olmasına karşın özellikle yakın tarihte çok büyük bir başarısı yok. 2004 yılında kazanılan Inter-Toto Kupası ve yine aynı yılı Ligue 1'i ikinci olarak bitirmesi ulaştıkları en iyi nokta. Bunun dışında 2002, 2005 ve 2006 yıllarında Şampiyonlar Ligi'ne katılımları da Avrupa Futbolunda bıraktıkları diğer izler.Takımın en değerli oyuncusu 22 yaşındaki Gervinho. Asıl adı Gervais Yao olan Fil Dişili oyuncu eski takımının Brezilyalı hocası tarafından verilen bu takma adla anılıyor. Bu sene toplam 16 gol attı. Belçikalı 19 yaşındaki orta saha oyuncusu Eden Hazard ile Yohan Cabeye de takımın diğer dikkat çeken oyuncuları.

Lille takımının bu seneki performansına bakınca ilk dikkat çeken, kendi sahalarında tam bir aslan kesilmeleri. Sezon açılış maçı hariç kendi sahasında hiçbir maçı kaybetmemelerinin yanında bu maçların son 8 tanesinden galibiyetle ayrıldılar. Galibiyetlerin çoğunun 3-4 gol ile alınması sahalarında ne kadar ofansif bir oyun sergilediklerinin göstergesi. İki ayaklı oynan maçlarda deplasmanda yapılan maçta gol bulmak tabii ki önemli. Bugün Fenerbahçe'nin gol bulmasını zorunlu kılan ise Lille'in deplasmanlarda da gole dönük bir oyun sergilemesi. Sadece 3 deplasmanda gol atamazken, Avrupa Ligi Eleme grubunda Genoa deplasmanında 2, Valencia 1 ve Slavia Prague'ta tam 5 gol atma başarısını göstermiştir. Bu da gösteriyor ki, Fenerbahçe için Şükrü Saraçoğlu stadyumundaki maçta zorlu geçecek.

Lille - Fenerbahçe maçı bu akşam Star TV'den saat 20:00'de yayınlanacak.

17 Şubat 2010

Star TV, bize Porto - Arsenal maçını layık görmüş...

Dün burada Star TV ve onun bağlı olduğu yayın grubunun büyük bir olasılıkla Aziz Nesin'in Türk İnsanının %70'i aptaldır sözü üzerine kurdukları satış stratejisini uzun uzun eleştirmiştik. Bugünkü yayın programı belli olunca, şaşırtıcı bir şekilde Şampiyonlar Ligi'nden Porto - Arsenal maçının konulduğunu gördük. Bu da kafalara yine soru işareti getirdi. Acaba Star TV, UEFA'dan Şampiyonlar Ligi yayın haklarını alırken, en az bir maçı halka açık kanaldan yayınlama sözü mü verdi? Çünkü yukarıdaki linkten de görebileceğiniz gibi bu haftaki programdan seçilecek en son maç Porto-Arsenal maçı! 

Eğer Star TV yetkilileri, Beckham'ın eski takımına karşı ilk kez forma giyeceği Milan - Manchester United maçını ya da son 5 yıldır Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finali geçemeyen ve bunlardan 2005 ile 2006 yıllarında Lyon'a karşı kaybeden, 300 milyon euro transfer harcaması yapmış Real Madrid'in Lyon maçını, Porto-Arsenal maçına tercih ediyorlarsa, bu gösteriyor ki Star TV, yetkililerini bu %70'lik kesimden seçmiş.  

Bu arada, dün Star TV'nin vermediği için kaçırdığımız mükemmel maçın gollerini ve önemli anlarını bu linkten seyredebilirsiniz. Milan'ın son golüne özellikle dikkatli bakın. 

16 Şubat 2010

Yeter Star TV, Yeter (Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final Maçları 2 Haftada oynanacak)

 
Star TV ve sahibi bulunduğu grup, yine kendi çıkarlarına göre futbol yayın hakları ile denemeler yapmaya devam ediyorlar. UEFA en sonunda Şampiyonlar Ligi çeyrek final maçlarını iki haftaya yayarak futbolseverleri ihya etse de Star TV bu maçları yayınlamama duruşu ile hevesimizi kursağımızda bıraktı. Maçları kendi uydu kanallarından yayınlayacaklar. Şimdi yayın haklarının parasını ödeyipte alan bir özel kuruluşa neden sitem ediyorum diye düşünebilirsiniz. Tabii ki, onlar seçiminde özgür, yanlış olan ise insanlara yanlış bilgi vererek bundan para kazanmaya çalışmaları. Maçları ya (Spormax'in Premier League maçlarını şifreli yayınladığı gibi) uydudan yayınlarsın ya da hep açık kanaldan yayınlarsın. Maç sonuçlarına göre, Türk takımlarının oynayıp oynamamasına göre karar vermezsin. Bir çok kişiye maçlar D-smart'ta olacak diye kandırıp decoder sattılar sonra baktılar Bank Asya hariç hiçbir maçı alamadılar. Daha sonra decoder harici kesinlikle ek para verilmeyecek diye reklam yaptılar, şimdi her servis ek ücrete tabii ve bunlar sadece son 1-2 yıl içerisinde oldu.

Bu sene başında da, hem Avrupa Ligi hem de Şampiyonlar Ligi maçlarını D-Smart'tan yayınlayacağız diye açıklama yaptılar sonra baktılar reklam gelirleri çok düşük hemen haftada 1 Türk takımının maçını açık kanaldan yayınlamaya başladılar. Ya neden 1 be kardeşim. Yayınlayacaksan ikisini de yayınla. Sonra Digitürk ile TNT'de yayınlanan maç yüzünden papaz ve rezil oldular. Maç yayınlanırken resmen spikerleri ağlıyordu. "Sayın seyirciler, şu anda bir yayın kuruluşu bu maçı izin almadan yayınlıyor. ühü ühü...Bu konuda yasal yollara başvuracağız yanlarına bırakmayacağız...ühü ühü" Tabii o anda Digitürk'ün umurunda değil. Sonra ne oldu bilmiyorum ama tekrar TNT'den maç vermediklerine göre Digitürk kazandı gibi. Şimdi yine aynı şeyi yapıyorlar. Bir anda maçları tekrar D-Smart'a aldılar. Eh, ileri ki turlarda bir Barca-Madrid eşleşmesi filan olursa yine hemen Star TV'ye dönerler. Artık D-Smart'ı bedava bile verseler almayacağım. Aşağıdaki güzel maçları da www.justin.tv'den seyredeceğim.

17 Şubat Çar-21:45 Bayern Múnich
Fiorentina Mar-20:45
17 Şubat Çar-21:45 Oporto
Arsenal Mar-20:45
16 Şubat Sal -21:45 O. Lyon
R. Madrid Mie-20:45
16 Şubat Sal -21:45 Milan
Manchester U. Mie-20:45
24 Şubat Çar-21:45 CSKA Moscú
Sevilla Mar-20:45
24 Şubat Çar-21:45 Inter Milán
Chelsea Mar-20:45
23 Şubat Sal -21:45 Stuttgart
Barcelona Mie-20:45
23 Şubat Sal -21:45 Olympiacos
Girondins Mie-20:45

12 Şubat 2010

Ivankov, attığı golle rakibi Vegas'a 1 gol daha yaklaştı.

Bursaspor'un kalecisi Ivankov bildiğiniz gibi kullandığı penaltı vuruşları ile ön plana çıkıyor. Şu ana kadar attığı goller ile de tarihte en çok gol atan kaleciler sıralamasında 6. sırada yer alıyor. Aşağıda ilk 10'un dökümü var. Yanında yıldız bulunanlar futbol kariyerini bitirmiş. Parantez içindeki rakamlarda kaç tanesini penaltıdan attığını gösteriyor. Ya bu arada São Paulo ile konuşsak, Bobo veya Nobre ile Ceni'yi takas yaparmı ki?

1.Rogério CeniSão Paulo FCBrasil86(37/49)
2.José Luis Félix Chilavert*CA Peñarol MontevideoParaguay62(45/17)
3.René Higuita *CS Deportiva y C de PereiraColombia41(37/4)
4.Jorge Campos*Puebla FCMéxico40(9/31)
5.Johnny Martín VegasAlianza Atlético SullanaPerú37(29/8)
6.Dimitar IvankovBursaspor K BursaBulgaria36(36/0)
7.Álvaro Misael Alfaro CD Isidro MetapánEl Salvador31(20/11)
8.Hans-Jörg ButtFC Bayern MünchenDeutschland29(29/0)
9.Fernando Arturo Castro Patterson CSD Xelajú MCCosta Rica28(24/4)
10.Marco Antonio Cornez*Deportes IquiqueChile24(24/0)

11 Şubat 2010

2010 Dünya Basketbol - ABD 27 Kişilik Kadrosunu açıkladı.


ABD, 2010-2012 yıllarındaki maçlarda takımını oluşturacak kadroyu açıkladı. NBA yıldızlarının bir çoğu kadroda bulunuyor ki; özellikle benim gibi İstanbul'daki B grubu maçlarını da seyredebilecek kişiler heyecanla bekliyordur bu isimleri.  Kadroda bulunup 2008 Olimpiyatları'nda Altın madalya kazanan oyuncular şunlar; Carmelo Anthony (Denver Nuggets); Carlos Boozer (Utah Jazz); Chris Bosh (Toronto Raptors); Kobe Bryant (Los Angeles Lakers); Dwight Howard (Orlando Magic); LeBron James (Cleveland Cavaliers); Chris Paul (New Orleans Hornets); Dwyane Wade (Miami Heat) Deron Williams (Utah Jazz) ve 2004 Olimpiyatları'nda Bronz madalya kazanan Lamar Odom (Los Angeles Lakers) ve Amar'e Stoudemire (Phoenix Suns) de tekrar kadroda.

Kadroya yeni giren oyuncularda şöyle; LaMarcus Aldridge (Portland Trail Blazers); Chauncey Billups (Denver Nuggets); Kevin Durant (Oklahoma City Thunder); Rudy Gay (Memphis Grizzlies); Eric Gordon (Los Angeles Clippers); Danny Granger (Indiana Pacers); Andre Iguodala (Philadelphia 76ers); Al Jefferson (Minnesota Timberwolves); David Lee (New York Knicks); Brook Lopez (New Jersey Nets); Kevin Love (Minnesota Timberwolves); O.J. Mayo (Memphis Grizzlies); Kendrick Perkins (Boston Celtics); Derrick Rose (Chicago Bulls); Gerald Wallace (Charlotte Bobcats) and Russell Westbrook (Oklahoma City Thunder).

Jason Kidd, 2008'de ulusal maçlara veda ettiği için oynamayacak. Onu izlemekte büyük bir keyif olurdu. Benim ilgi ile beklediğim 2 oyuncu var Kobe ve Lebron. Kobe'yi daha önce Los Angeles Lakers, Chicago'ya geldiğinde Bulls'a karşı seyretmiştim o yüzden umarım Lebron sakatlık yaşamaz ve Abdi İpekçi'de olur bu yaz sonu. 

10 Şubat 2010

Tony Parker'ın Forma Numarası

 
Bazıları forma, şapka giyerek destekler sevgilisini bazıları da forma numarasından elmas kolye ile. Eva Longoria'da da para olunca yaptırmış kolyeyi gitmiş Staples Center'a eşini desteklemeye.    

Sevgililer Günü için güzel bir program yapın ki, akşama bu maçı kaçırmayın!

 
Barcelona - Atletico Madrid maçları artık La Liga'nın el Clasico'dan sonraki en beklenen maçı oldu. Özellikle son yıllarda rekabetin yanına bol gol eklenince, yabancı maçları takip etmeyen futbolseverleri bile ekran başına çekmeye başladı. 2006-2007 yılından beri oynanan maçlarda gol ortalaması 5,5. Gerçekten inanılmaz bir rakam. Bu 8 maçın beşinde 6 veya daha fazla gol olmuş. Seyirciler bilet parasını sonuna kadar çıkarmışlardır. Geçen hafta kart cezalısı duruma düşen Pique ve Marquez'in yanı sıra sakatlıkları bulunan Yaya Touré, Abidal ve Dani Alves'in olmayışı daha fazla gollü bir maça göz kırpıyor. Bu maçı kaçırmamanız için bir diğer etkende, Messi Aguero düellosu. İki Arjentinlinin rekabeti gerçekten futbola zevk katıyor. 
Maç Pazar günü Türkiye saati ile 22.00'de Ntv'de yayınlanacak. Pazar gününün Sevgililer Günü olduğunu hatırlatarak, maçı kaçırmamanız için güzel  bir gündüz programı yapmanızı tavsiye ediyorum.

9 Şubat 2010

Diyarbakır, Premier League tarzı goller atamaz mı?


Diyarbakırsporlu Ayman, pazar günü Fenerbahçe'ye karşı çok güzel bir gol attı. Bunun bir benzerini de Cuma günü Gençlerbirliği'nden Hurşit Beşiktaş'a attı. Bunlar gibi uzaktan atılan golleri neredeyse her hafta en az 1-2 kere Premier League'te görebiliriz. Hiçbir neden olmadan bizim ligi İngiliz ligi ile karşılaştıran dünyaca tanınmış! yazarlarımız, bu goller İngiltere'de oldukça hep ama hep aynı yorumları yaparlar. Bu tip golleri ne zaman ülkemizde de göreceğiz? Bizim oyuncular uzaktan şut çekmeyi öğrenemeyecek mi? 

Bu pazar ve pazartesi günleri yayınlanan spor programları bir kez daha gösterdi ki; bu programların barındırdığı neredeyse bütün yorumcular oraya tek bir amaçla gelmekteler; büyük takımlara sallayarak reyting yapmak. Ayman çok güzel bir gol atmış, bu gol ki çok karmaşık değil; defans bir an kontürpiyede kalıyor ve şut çeken oyuncuya baskı yapmıyor ve o şutta çok güzel bir şekilde ayaktan çıkınca direk kaleye ulaşıyor. Bu pozisyonu, saniye saniye bütün defans oyuncularının yerlerini inceleyerek eleştirdiler. Önünde bariz oyuncu olan, ki bu oyuncu son anda kafasını eğecek, kaleci Volkan'ı bile %100 hatalı bulanlar oldu. Neden sormazlar bu arkadaşlara, bu golleri Gerard, Fabregas, Terry atınca diğer takımın hatası olmayıpta bu üstün oyuncuların özellikleri olurken, bu goller Türkiye'de bizim büyük takımlara karşı Ayman ve Hurşit tarafından atılınca defans hatası oluyor.

Not: Puan kaybedince "PKK Dışarı" demek bu yorumcuların davranışlarından daha da aciz bir durumdur.

8 Şubat 2010

Mallorca - Ono Estadi Efsanesi - Takip Ediyoruz... 10 da 10

 
Mallorca, Villarreal engelini de puan kayıpsız geçerek galibiyet serisini 10'a çıkartmış oldu. Kendi sahasındaki bir sonraki maç Sevilla ile. Onları geçmeleri çok kolay olmayabilir. Bu arada Real Madrid'te evinde Espanyol'u yenerek 11'de 11 yapmış oldu.

5 Şubat 2010

Kapalı'da son 7 Maç (Demirören, Çarşı'ya Karşı)


 
Beşiktaş'ın seçimleri sonucunda Yıldırım Demirören tekrar başkan oldu. Bu kadar eleştirilen ve yanlışları olan birinin bu kadar başkanlıkta kalacak olması, futbol takımlarının farklı bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor. Beşiktaş'ta artık herkes biliyor ki; taraftarın tepkisinin çok fazla bir etkisi olmadı. Çünkü seçimlerde oy kullananlar, Beşiktaş'ın menfaatinden çok, kendilerinin menfaatini düşünüyor. Aslında buna şaşırmamak gerekir. Sonuçta, dünyanın parasını verip, 3 yılda bir pazar günü oy kullanmaktan başka hiçbir hak kazanmamanıza rağmen bir yere üye oluyorsanız bunun arkasında bir takım kişisel menfaatler olması gerekiyor.  

Sonuçta, seçim bitti ve kazanan Yıldırım Demirören ile birlikte endüstriyel futbol oldu. Fakat Çarşı ve futbol emekçileri asla kaybetmediler. Onlar, diğerlerinin çok kısa bir süre direnebildiği güce karşı yıllarca karşı koydular ve haklarını savundular. Bundan sonra, onlarda modern futboldaki yerlerine - Kale Arkası - geçeceklerdir. Bununla birlikte Beşiktaş ve Türk Futbolu bir değerini yitirecektir. Biz Beşiktaşlılar biliyoruz ki; zaman zaman Galatasaray ve Fenerbahçe ile kafa kafaya mücadele edemesekte lig yarışlarında, her zaman övünürdük en iyi taraftarın bizde olduğu konusunda. Umarım, bunu yitirmeyiz ve yitirirsekte bunun tek sorumlusu pazar günü oy kullananlar olacak. Onlar ileride verdikleri bu oyu hiçbir zaman unutmayacaklardır. Bu sezon, her ne kadar Alen tribünde olmasada, Kapalı'da Çarşı ile maç seyredebilmek için 7 karşılaşma kaldı. O yüzden herkesi Kapalı'ya davet ediyorum.

3 Şubat 2010

Guti Hernández ve Semih Şentürk

 
Guti 15 yıldır forma giydiği Real Madrid'te geçen sene Barcelona'nın hızlı yükselişi ile birlikte ,Raul en başta olmak üzere takımı soyunma odasında içeriden vuranlar olarak hain ilan edilmiş ve yavaş yavaşta gözden düşmüştü. İlk 11'de forma giyemiyordu ve sezon başında Galatasaray'da olmak üzere bir çok takım ile görüşülmesine rağmen o Real Madrid'te kalmaya karar verdi. Bu sene de onun için herşey yolunda gitmiyordu ve Ocak ayında Marca gazetesine 3 kere kapak oldu, genelde yedek olmasından ve yeteri kadar forma şansı bulamamasından yakınıyordu ve bundan iki gün sonra forma şansı geldi. Bu duruma paralel olarak Fenerbahçeli Semih kariyerinde hiçbir sezon düzenli olarak ilk 11'e girememesine rağmen ikinci yarılarda forma şansı buldu ve bulduğu bu şansları, eğer futbolun amacı gol atmak ise, en kral şekilde değerlendirdi. Geçen seneye kadar 126 maçta 59 gol atması ve genelde yedek girmesi, ne kadar iyi bir golcü olduğunu gösteriyor.

Geçen hafta takımlarındaki eksikliklerden dolayı bu iki futbolcuda forma şansı buldu. Semih bu şansı kaçırmamak için elinden geldiğince gol vuruşu yapmaya çalıştı, zor bir pozisyonda ya da uzaktan kaleye vurmayı ihmal etmedi ve çok güzel oynadığı maçta 2 gol atarak ilk 11'de olması gerektiği mesajını bilmem kaçıncı hocaya bilmem kaçıncı defa gösterdi. İspanya'da ise Guti'nin forma bulduğu maç öncesi gerginlik vardı. CR9 yoktu ve takım Deportivo deplasmanında 1991'den beri galip gelemiyordu. Bu sene harcanan 250 milyon eurodan sonra tarihteki istatistiklere bakmak biraz kendimizi kandırmak olsa da takım üzerinde yine de bir stress vardı, Barcelona'nın bir gün önce kazanması ve farkı yine 8'e çıkarmasından dolayı. Korkulan olmadı ve Madrid çok kolay üstünlük kurdu ve galibiyete uzandı. Fakat maçta öyle bir hareket oldu ki dünyanın bir çok yerinde seyredenler bir an oturdukları yerden fırladıkları gibi aynı tepkiler verdiklerini söylüyorlar. Guti'nin pozisyonunda bir çok futbolcu hele uzun zamandır forma bulamıyorsa kaleye şut çekmeyi tercih ederdi. Bu sayede ertesi gün gazetelere kapak olurlar ve bir önceki maçlarda oynatılmadığı konusunda hocaya sitem olurdu. Fakat Guti öyle bir hareket çekti ki; kendisinin bir ilk 11 oyuncusundan çok daha fazla olduğunu gösterdi.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails