18 Ocak 2011

Dünyanın En Çok Kazanan Futbolcuları Listesi

Belçika'da çıkan Sport Foot Magazine, Dünya'nın en çok para ödenen oyuncularının listesini yapmış. Cristiano Ronaldo 12 Milyon ile liderliği korurken onu 11,5 milyon ile Rooney ve 11 milyon ile Messi izliyor. Yaya Toure'nin futboluna lafımız yok ama 10,8 ile 4. olarak bu listeye girmesi FIFA'nın neden Manchester City gibi gecekondu misali yapılan kulüplere karşı olduğunu ortaya koyuyor.

Listenin tamamını aşağıda bulabilirsiniz.

1- Cristiano Ronaldo (Real Madrid/POR): 12 M€ / year
2- Wayne Rooney (Manchester United/ING): 11,5
3- Lionel Messi (FC Barcelona/ARJ): 11
4- Yaya Touré (Manchester City/FİL): 10,8
5- Samuel Eto’o (Inter Milán/ITA): 10,5
6- Bastian Schweinsteiger(Bayern Múnich/ALM): 9,7
7- Zlatan Ibrahimovic (Milan AC/İSV): 9
8- Kaká (Real Madrid/BRE): 9
9- John Terry (Chelsea/ING): 9
10- Emmanuel Adebayor (Manchester City/TOG): 8,4
11- Franck Ribéry (Bayern Múnich/FRA): 8
12- Fernando Torres (Liverpool/ESP): 7,8
13- Steven Gerrard (Liverpool/ING): 7,6
14- Carlos Tevez (Manchester City/ARJ): 7,6
15- Frank Lampard (Chelsea/ING): 7,57
16- Xavi (FC Barcelona/İSP): 7,5
17- Andrés Iniesta (FC Barcelona/İSP): 7
18- Didier Drogba (Chelsea/FİL): 6,5
19- Rio Ferdinand (Manchester United/ING): 6,5
20- Andréa Pirlo (Milan AC/ITA): 6
21- David Villa (FC Barcelona/İSP): 6
22- Iker Casillas (Real Madrid/İSP): 6
23- Frédéric Kanouté (FC Sevilla/MAL): 6
24- Karim Benzema (Real Madrid/FRA): 6
25- Gigi Buffon (Juventus/ITA): 6
26- Patrick Vieira (Manchester City/FRA): 5,72
27- Wesley Sneijder (Inter Milán/HOL): 5,5
28- Garreth Barry (Manchester City/ING): 5,5
29- Arjen Robben (Bayern Múnich/HOL): 5,5
30- Asley Cole (Chelsea/ING): 5,41
31- Joe Cole (Liverpool/ING): 5,2
32- Diego Milito (Inter Milán/
ARJ): 5
33- David Silva (Manchester City/İSP): 5
34- Carles Puyol (FC Barcelona/İSP): 5
35- Kolo Touré (Manchester City/CMA): 5
36- Sergio Agüero (Atlético Madrid/ARJ): 5
37- Francesco Totti (Roma/ITA): 4,9
38- Dimitar Berbatov (Manchester United/BUL): 4,87
39- Andrei Arshavin (Arsenal/RUS): 4,87
40- Nicolas Anelka (Chelsea/FRA): 4,8
41- Yoann Gourcuff (Lyon/FRA): 4,8
42- Paul Scholes (Manchester United/ING): 4,8
43- Daniele de Rossi (Roma/ITA): 4,6
44- Xabi Alonso (Real Madrid/İSP): 4,6
45- Jamie Carragher (Liverpool/ING): 4,6
46- Ryan Giggs (Manchester United/GAL): 4,6
47- Julio Cesar (Inter Milan/BRA): 4,5
48- Diego Forlan (Atlético Madrid/URU): 4,5
49- Alessandro Nesta (Milan/ITA): 4,5
50- Gabriel Heinze (Marseilla/ARJ): 4



14 Ocak 2011

2010 En İyi Oyun Kurucu (Xavi'nin değerini bilenler var en azından)



Balon D'or'u yine Messi alınca. Barcelona taraftarları dahil homurdanmalar başladı. Xavi ve Iniesta daha ne yapsın diye birbirlerine soruyorlardı. Barcelona geçen süper bir yıl ve Dünya Kupası. Hollandalılarda aynı dertten veryansın ediyorlardı. Sneijder, Inter'de elde edilen triplete yanına bir de büyük katkısı ile Dünya Kupası finali ekleyince en azından bir ilk üç hak etmişti. Milli Takım hocaları, kaptanları ve medya mensupları (bunlar niye kullanıyorsa?) FIFA yılın sporcusu ödülünün adı üzerinde o yıl ki performansa bağlı olarak verildiğini bilmiyorlar galiba. Onların kriterlere göre vereceklerse de önümüzddeki 3-4 yılı Messi'ye versinler en azından gala masraflarına filan katlanmayız.

IFFHS (Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatiskileri Federasyonu)'nun bir çok sıralaması tartılşılsa da, En İyi Oyun kurucu ödülünü gayet hakkını vererek sıralıyorlar. Bu sene 2008 ve 2009 yılında olduğu gibi Xavi kazanmış. Sıralama da Messi biraz geride kalırken Iniesta ve Sneijder hakkı olan podyuma çıkmışlar. Aşağıda full liste ve 2009 yazısını bulabilirsiniz. Mesut'un da listeye beşinci sıradan girmesi de güzel bir başarı.

Xavi Hernández - Best Playmaker 2009

1. Xavier Hernández Creus »Xavi«     FC Barcelona España 223
2. Andrés Iniesta                                FC Barcelona España 148
3. Wesley Sneijder                             FC Internazionale Milano Nederland 128
4. Lionel Andrés Messi                       FC Barcelona Argentina 111
5. Mesut Özil                                   Real Madrid CF Deutschland 47
6. Diego Forlán                                  Club Atlético de Madrid Uruguay 30
7. Cristiano Ronaldo dos Santos         Real Madrid CF Portugal 27
8. Bastian Schweinsteiger                    FC Bayern München Deutschland 22
9. Francesc Fábregas                          Arsenal FC London España 13
10. Arjen Robben                               FC Bayern München Nederland 12

13 Ocak 2011

Eve Dönüş (Dinho'yu 20.000 kişi karşıladı.)

Her gittiğin yerde 20 - 30 bin kişi tarafından karşılanmak kolay olmasa gerek. Futboluna ve özel hayatına yapılan eleştiriler onu erken gönderdi Avrupa kıtasından. Para da bir yere kadar diyor artık Brezilyalılar. Önce huzur deyip eve dönüş yoluna koyuluyorlar. Roberto Carlos belki en fazla 1-2 sene oynardı, Ronaldo'da sakatlığı ve kiloları atamadığından olabilir ama Ronaldinho daha uzun yıllar istediği ligde oynayabilirdi ama o Flamendo'yu seçerek 30 yaşında ülkesine döndü. Benim merak ettiğim en son Blackburn'ün 3 yıllığına yaptığı 20 milyon poundluk (24 M Euro) teklifi, Flamengo nasıl geçti. Brezilya ekonomosi krizi iyi atlatmış gibi gözüküyor.

12 Ocak 2011

Altyapı


"İspanya Milli Takımı'nın altyapısında 20 yıldır çalışan bir teknik adam var. Bugün futbolu bırakmış arkadaşlarımız televizyonlarda yorum yapıyorlar. Diyorlar ki, 'Altyapılara önem verilmiyor'. Bu öncelikle onları yetiştiren hocalara saygısızlık. Altyapılardan geldiniz siz de. İkincisi; Türk futbolu onlara güzel şeyler verdi, onlar da güzel şeyler verdiler. Gidecekler altyapılarda çalışacaklar. Para tatlı gelmeyecek, kendilerini Türk futbolu adına feda edecekler. Oradaki şartları görecekler, ona göre oyuncu yetiştircekler."

NTVspor.net Abdullah Avcı ile çok güzel bir röportaj yapmış. Alıntı oradan, tamamı ise burada.

11 Ocak 2011

Efes Pilsen Basketboldur, Basketbolda Efes Pilsen. Basketbolumuza sahip çıkalım!


Burada hep futboldan bahsederiz. Türkiye gibi bizim içinde ilk spordur futbol ve basketbol ardından gelir. Eskiden basketbolda gelmezdi. Basketbol, genelde gazetelerde gördüğümüz küçük NBA haberlerinden ibaretti. Ta ki, Efes Pilsen’in Avrupa başarıları gelene kadar. Naomoski’nin attığı üçlükler çekmişti beni Abdi İpekçi’teki ilk maçıma. Ardından Efes bir Avrupa devi oldu, Beşiktaş’ın Avrupa maçlarına nasıl 3-5 saat erken gidiyorsak Efes’in bir Avrupa maçına da öyle erken gidilirdi. Zamanı gelince Efes Pilsen’in müşterisi de olduk. Her ne kadar takımın sahipleri olsalar da ya da pilsen birayı simgelesede, benim için Efes Pilsen basketbol takımı; Efes’te bira markasıydı.

NBA’de oynayan ilk Türk oyuncu Mirsad Türkcan dahil şu anda haberlerini merakla beklediğimiz Hedo ve Memo’da Efes Pilsen ile basketbol ile tanıştı. 2000 yılında Avrupa Şampiyonası ile 2010’da Dünya Kupası’nda final oynadıysak onda da Efes Pilsen’in katkısını göz ardı edemeyiz. Bir Türk takımının Koraç kupasını almasını ve Final Four oynamasına da onlar sayesinde şahit olduk.

Üç büyükler uzun sure gelmediler Basketbola. Herşey futboldu onlar için. Efes Pilsen gibi Tofaş ve Ülker gibi kuruluşlarla ayakta kaldı Türk Basketbolu. Her ne kadar maliyetlerinden dolayı onlarda kapatsalar takımları, Efes bu maliyeti taşımayı devam etti. Şimdi eskiden Efes Pilsen’i destekleyen Fenerli arkadaşlar her ne kadar Efes ile rekabet içinde olsalarda Efes olmasa tek final maçına gitmezlerdi karşılarında bir rakip olmadığından.

Yeni çıkan “tütün mamülleri yasası” nam-ı değer “anti-efes pilsen” yasası, yalnız Türk basketbol tarihinin en güzel sayfalarını silmeyecek aynı zamanda en güzel gençlik hatıralarımızı karalayacak. Şimdilerde yaşça küçüklere Tofaş veya Ülker’den bahsettiğimizde nasıl hiçbir anlam ifade etmiyorsa onlar için, aynı şey ne yazık ki Efes Pilsen içinde olacak Her ne kadar takımı Avrupa’ya taşımayı düşünselerde bu durumda Efes Pilsen adı kaybetmesede. Onu buradan yollayan zihniyet kazanacak ve bizler kaybedeceğiz.

Şu anda bu kanunu çıkartanların medya üzerindeki etkisini bildiğimizden dolayı kimse Efes Pilsen’i koruyamıyor. Bu durumda gençlik hatıralarımızı ve basketbol tarihimizi korumaktan başka bir çıkarı olmayan bizlerin ona sahip çıkması gerekiyor. Ben kendi adıma bunun için savaşacağım. İsmi değişirse Efes Pilsen diye çağıracağım onu (ki şu anda sadece Efes diyorum) Efes Pilsen yazılı ürünlerini şimdi alıp bundan sonra hep onları kullanacağım. Her ne kadar Beşiktaş basketbol takımını desteklesemde bu oyunun bir çok kuralını onların maçlarında öğrendiğimden ve daha önemlisi bu oyunu onlar sayesinde sevdiğimden Beşiktaş maçına da giderken Efes Pilsen yazılı ürünler giyeceğim. Umarım buradan gitmezler. Dediğim gibi onlarda kaybetmez ama kazanan bir taraf olur. Bu tarafa karşı durmak için gittikleri takımların ürünlerini alacağım.

Daha da önemlisi, onların yukarıdaki logosunu bu blogta sonsuza dek, ya da kapatılırsa bir gün kapanana dek taşıyacağım. Sizden ricam en azından bu logoları sitelerinizde, bloglarınızda taşıyarak onlara destek olmanız. Efes Pilsen, Türkiye’de basketbol demektir. Türkiye’de basketbolda Efes Pilsen demektir. Lütfen basketbolumuza sahip çıkalım.
 
Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Şahsen, Alkollü içkilerin ve tütün mamüllerinin spora sponsor olmasını istemiyorum. Efes Pilsen, Futbol Milli Takımı’ndan sponsorluğunu çekmesi gerekiyorsa çeksin. Biz, basketbolumuzun bir parçası, kendi başına bir marka olan Efes Pilsen’i kaybetmek istemiyoruz. Ama ne yazık ki, bu kanun Ülker’in ligden çekilmesi ile direk Efes Pilsen’i hedef almış gibi gözüküyor.

5 Ocak 2011

Futbol Basit Bir Oyundur… -1

Futbol basit bir oyundur diye söze başlar her “uzman” ve ardından bu basit oyunun nasıl oynandığını bir kaç cümlede anlatır. Ayağında top tutmayıp tek pas yapacaksın, baskıyı ileri de kuracaksın, defans bloğu ile hücum bloğu arasındaki mesafeyi olabildiğin kadar daraltacaksın, vesaire vesaire… Peki gerçekten futbol bu kadar basit bir oyunmudur? Bu kadar basit ise neden her takım bu oyunu sergileyemiyor? Bu söylenenlerin yanlış olduğunu ifade edemeyiz. Bunları yaparsanız muhtemelen başarılı sonuçlarda alırsınız.

Burada yanlış ifade edilen; futbolun basit bir oyun olması veya nelerin yapılması değil, yapılması gerekenlerin aslında basit olmamasından kaynaklanıyor. Aslında dışarıdan bakınca basit görülen ama kendimizin bile yapamadığımız şeyleri kolayca yapılabilir etiketi vurmamız gibi. Peki gerçekten futbol basit bir oyunmudur? Bunu anlamak için, Avcı (Şener Şen-Av Mevsimi)’nın söylediği gibi bazen gerçekleri görmek için bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor.

Tek Pas

Buna tek pas ile başlayabiliriz. Bir çok kişi için en can alıcı nokta tek pastır. Peki tek pas yapmak basit midir? Eğer tek pası iki tane 10 numaranız varsa ve onlar arasında yaptıracaksanız basittir. Guti, Querasma’ya o da Guti’ye bir çok kere tek pas yapabilir maç içinde. Aynı durum Fenerbahçe’de Alex ve Emre arasında da görülebilir. Bunu maçta görememe nedenimiz ise takımın tek pas oynamasının iki kişiden ibaret olmamasıdır. Eğer Arsenal, Barcelona ve benzeri takımları izlerseniz tek pasa en az 7-8 oyuncu katılıyor. Bizim büyük takımdakiler dahil bir çok oyuncunun duvar ile tek pas yapamayacağını düşünürsek takımlarımızın neredeyse hiçbirinin tek pası adapte edemeyeceğini kolayca kavrarız.

Bu oyuncularımızın çok kötü olduğunu ifade etmiyor. Türkiye’de forma giyen oyuncuların (özellikle Türk oyuncular) çoğunluğun teknik özellikleri ile değil fiziksel özellikleri ön planda olmaları, onların tek pasa dayalı bir oyun oynamasını zorlaştırıyor. Tabii ki teknik oyuncularımız da var her takımda ama onların sayısının az olması ve kurtarıcı gözü ile bakılması; onları daha fazla sorumluluk almaya zorluyor.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails