26 Ocak 2010

Rafael Nadal'ın Düşüşü - (Teniste 1 Yıl Çok Uzun Bir Zaman)



Yukarıdaki fotoğraf seneler öncesi değil, tamı tamına 1 yıl önce çekildi. Kariyerinin sonuna geldiğini düşünen sporcu gözyaşlarına boğulurken; rakibinin en kuvvetli, kendisinin en zayıf olduğu pistte galibiyetle ayrılan sporcu ise biraz burukluk çokca gururla kupasını alıyordu. Bu fotoğrafdan 3 Grand Slam geçtikten sonra Roger Federer tek eksiği olan Fransa Açık (Roland Garros) dahil olmaz üzere Wimbledon Tenis turnuvasını da alarak tekrar 1 numaraya yükseliyor ve bu alanda bütün rekorları da yine bu sene içerisinde kırıyordu. Rafa Nadal ise Paris'te başına bela olan sakatlıktan uzun bir süre kurtulamıyor bu yüzden Wimbledon'ı kaçırarak bütün sezonu form tutarak geçirmeye çalışıyordu. 2010 sezon ile pistlere iyi bir dönüş yaptı ve Australian Open'da çok güzel maçlar çıkartmasına rağmen bugün Andy Murray karşısında ilk 2 seti kaybettikten sonra daha fazla acılarına dayanamadı ki maçtan çekilmek zorunda kaldı ve 4 numaraya kadar düşme ihtimali ortaya çıktı. Bu gösteriyor ki; ne kadar üst düzeyde olursanız olun çok zor bir spor olan teniste yukarıdaki fotograftan alttaki fotografa gitmeniz 1 yıl bile almıyor.

Obama'ya Los Angeles Lakers Forması



Los Angeles Lakers geçen sene kazandığı NBA yüzüğü ile ABD Başkanı Barack Obama'yı ziyarete gitmiş ve bir de onun ismi yazılı 1 numaraları Lakers formasını vermişler. Tabii ki böyle hükümet büyükleri ziyaretinde yapılan toplu foto çektirmeyi de ihmal etmemişler. Yalnız fotografa bakınca Amerika'nın en başta gelen takımı ile ABD Başkanı Obama değil de, sanki bizim mahallenin muhtarı ile mahalle takımı bayram pozu veriyor. İnsan bir aynı takım elbise giyer  aynı kravat takar bir ciddiyet olur yaw.

25 Ocak 2010

Cristiano Ronaldo: Yıldız Olmanın Ağırlığı



Yıldız olmanın ağırlığını kaldırmak gerçekten çok zor. Hele hem yıldız olup hemde bunu sonuna kadar kullanıyorsanız daha da artıyor. Golleri attıktan sonra ya da kupaları aldıktan sonra "İnsanların benden nefret etmesi beni motive ediyor" gibi deli saçması sözler söylemek çok kolay ama futbolun tek bir gerçeği var ki her zaman her şey olabiliyor. Bakın 3 hafta gol atamadı diye herkes ona yükleniyordu. Dün attığı iki gol bile yüzünü güldüremedi. İşte o zaman soracaklardı hani seviyordun nefreti diye. İkinci yarı yine tatmin olamadı ki görüverdi kırmızı kartı. Bu olay daha önce de oldu ve burada CR9 ile 7 dakika adlı postta yazmıştık. Umarız bir an önce bu büyük ağırlığı kaldırabilecek profesyonel desteği alır aksi takdirde o da Real Madrid'ten gelip geçen yıldızlar kervanına katılır. (Yukarıdaki videolar youtube'dan olduğundan göremeyebilirsiniz)


24 Ocak 2010

Detroit'te kavga eksik olmaz. (Detroit Pistons - Portland Blazers)


NBA'de kavga denilince akla ilk Detroit Pistons geliyor. Kaan Kural kitabında 5 yıl önce Indian Pacers ile Detroit Pistons arasındaki maçın NBA tarihinde kara bir gün olarak geçtiğini yazar. Dün geceki maçta her ne kadar Howard rakibinin üzerine yürüse de bu hareketin öncesinde yaşananlar var. Artık hakemler Detroit'in yaptığı sert savunmaya bu kadar taviz vermemeleri gerekiyor. Savunmadan bunalanın sinirleri atınca tekme tokat giriyor Allah ne verdiyse. (Video youtube'dan olduğundan göremeyebilirsiniz)

Bir Golün Bedeli Nedir? (Filipe Luis'in ayağı kırıldı)


Ayak kırılma anı, futbolda en delikanlı oyuncunun bile gözünü kapattığı andır. Kapkaranlık bir koridora atılan ilk adımdır. Bir daha asla eski formunuza dönemeyebilirsiniz ki bunu örnekleri çoktur. Dün akşam oynanan maçta, Deportivo la Coruña'nın 24 yaşındaki Brezilyalısı Filipe Luis'de bu karanlık koridora bir adım attı. Gol için verilen bu mücadelenin sonunda, pozisyon gol olmasına rağmen bir burukluk vardı herkesin yüzünde. Teknik Direktör Lotina'nın oğlu gibi gördüğü oyuncusu uzun bir süre sahalardan uzak kalacaktır. İnsanın aklına daha önce bu anı yaşayan ve sahalara bazılarının dönebildiği oyunular geliyor. Bunu da HaberTürk'ün sitesinde güzel bir ayrıntı ile okuyabilirsiniz. 

23 Ocak 2010

Wayne Rooney'nin ilk 4 Golü (Video)




Wayne Rooney, Manchester United'ın Hull City ile oynadığı maçta bugün 4 gol atarak hem takımını lider yaptı hem de kariyerinde bir ilki gerçekleştirdi. Bir maçta 4 gol atmanın çok güzel olduğunu ve bundan gurur duyduğunu söyleyen Rooney, bu sene 23 golden az atarsam hayal kırıklığına uğrarım diyerekte kendini olan güvenini gösterdi. Ronaldo gidince meydan ona kaldı normal olarak...(Video youtube'dan olduğundan göremeyebilirsiniz)

Manchester United'ta THY ile uçacak


Manu resmi sitesinde THY ile anlaşmaya vardığını açıkladı. Anlaşma Türk Hava Yolları'nın Barcelona ile yaptığı anlaşma gibi takımın yurt dışı maçlarını ve kamplarını kapsıyor. Umarız İspanya'daki problemler gözönüne alındığında anlaşma öncesi yeterli altyapı çalışmasını yapmışlardır. Tabii ki yukarıdaki gibi bir forma reklamı anlaşması olmayacak. THY yolları sadece reklam filmlerinde oyuncuları oynatabilecek bir de stadyumda panolarda reklam verebilecek. Eminim sizinde aklınızdan geçiyordur şu soru, dünyanın 1 numaralı takımına sponsor olduktan sonra neden 2 numaralı takımına da sponsor olmak istersin? Bunu İngiltere pazar payını arttırmaya çalışmak ile açıklayamazsın. Sonuçta yapılan açıklamalarda bu kampanyaların belirli bir pazar için olmadığını dünyada THY yollarının markasını geliştirmek için olduğunu söylüyor.

22 Ocak 2010

Roberto Carlos, 15 yıl sonra Brezilya'da

 
Corinthians, Roberto Carlos'un ilk defa forma giydiği maçı 2-1 kazandı fakat Carlos Ve Ronaldo'nun yüz ifadelerine baktığınızda onların maçı kaybettiğini düşünebilirsiniz. Tabii ki herkes bırakana kadar en üst düzeyde oynamak ister fakat sakatlıklar ve diğer faktörler bu sonu biraz öne çekebiliyor. Not: Ben gerçekten Carlos'un Corinthians'e gitmeyeceğini bunu Real Madrid'e bonservissiz olarak gidebilmek için uydurulmuş olduğuna epey inanmıştım. Ya hayal gücüm çok yüksek ya da Pellegrini onu istemedi.

21 Ocak 2010

Carlos Tevez - Once A Red - Always A Blue


Carlos Tevez'ın United'tan City'ye gelmesi epey olaylı olmuştu. Bir çok kişi, rakibi ile baş edemeyen City'nin ondan oyuncu kaparak rekabeti saha dışına çekmeye çalıştığını düşündü. Takıma alışmakta zorlu çeken Tevez, ilk 14 maçta sadece 4 gol atmıştı. Aralık ayı itibari ile takıma iyice adapte olunca gollerde gelmeye başladı ve son 10 resmi maçta 13 gol atma başarısını gösterdi. Bu t-shirt tabii ki bu performans için düzenlenmedi. Önceki akşam oynanan kupa maçında Manchester United'a 2 gol atarak gerçek bir Manchester City'li olması şerefine hazırlandı.

Son 10 Yılın En İyi Teknik Direktörleri'nde İki Türk


 
Ulusararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyon'nun (IFFHS) yaptığı çalışmaya göre son 10 yılın en iyi teknik direktörleri puanlama yöntemi ile seçilmiş. Listede ülkemizde de görev yapmış bir çok hocanın yanında 2 tane de Türk Hoca (Fatih Terim 32. Güneş'de 54.) bulunmaktadır. Aşağıda ilk 10'u bulabilirsiniz. 1 numara hariç geri kalan hepsi tartışılacaktır. 

 

1- Sir Alexander Ferguson      87
2- Marcello Lippi                      58
    Arsène Wenger                    58
4- Guus Hiddink                       51
5- José Mourinho                    48
6- Ottmar Hitzfeld                     43
7- Marcelo Alberto Bielsa       41
    Sven-Göran Eriksson          41  
9- Luiz Felipe Scolari              38
10- Franklin Rijkaard               34
32- Fatih Terim                        32
54- Şenol Güneş                       8 

(IFFHS) geçen haftada Xavi'yi 2009'un en iyi oyun kurucu seçmişti.

Del Nido'nun totemi Sevilla'yı Kupada Finale Taşıyor...


Sevilla'nın son zamanların formda ekibi Deportivo'yu kendi sahasında 3-0 çok net bir skorla geçmesi Kral Kupası'nda turu neredeyse garantilemesini sağladı. Maçtan sonra bu net skor kadar Sevilla Başkanı Del Nido'nun Barcelona ile Camp Nou'da oynanan kupanın ilk maçında başlattığı şapkayı çıkarmama totemi'nin burada da tutması konuşuluyor.

20 Ocak 2010

Hakem Hataları (Duisburg - Frankfurt)


Ülkemizde her hafta hakem hataları konuşuluyor ama Almanya'da bu hafta sonu verilen bu gol kararından sonra Türk hakemlerinin değerini anladım. Golü atan bile ne olduğunu anlamamış. (Video youtube'dan olduğundan göremeyebilirsiniz)

Teşekkürler Marsel


Marsel güçlü rakibi 11 numara Şilili Gonzalez'e elenerek Avustralya Açık'a veda etti. Ana tabloya çıkmanın bile çok zor olduğu bu turnuvada tur atlama başarısını gösteren Marsel İlhan, ayrıca Avustralya Açık'ta teklerde tur atlayan ilk Türk tenisçi oldu.

Messi & Cristiano Ronaldo (Saha dışı dersler)


CR9 : Yine Paris yengenleyim bir gün, aldım darbukayı şöyle elime; nasıl döktürüyorum, bütün mekan yıkılıyor. 

Messi: Deme abi ya! 

19 Ocak 2010

Hatırlatma: Manchester City - Manchester United : 22.00, Kanal A


Ertelenen maç bugün oynanıyor. Manchester City - Manchester United : 22.00, Kanal A ve daha önce yazdığımız notlar!

Marsel İlhan - Yine Tarihe Geçti (Australian Open)


 Marsel güçlü rakibi Sebastien Grosjean'i set vermeden 6-4, 6-4 ve 7-5'lik oyunlarla yenerek Avustrulya Açık'ta ikinci tura çıkarak bir ilk daha gerçekleştirdi. Maç yağmur nedeniyle bir çok kere ara verildikten sonra, bu sabaha ertelenmişti. Amerika Açık'ta tur atlayarak Türk tenisinde bir dönüm noktası olan Marsel bunu burada tekrarlayarak gücünü göstermiş oldu. Marsel ,2. turda 11 numaralı seribaşı Şilili Fernando Gonzalez ile karşılaşacak.
 

18 Ocak 2010

Marsel İlhan - Australian Open - Ana Tabloda


Marsel, önelemelerde elenmesine rağmen ana tabloya çıkan oyunculardan bir tanesinin sakatlanıp çekilmesi sonucu ilk defa Avustralya Açık'ta oynama hakkı elde etti. Bugün ilk turu maçını Fransız raket Sebastien Grosjean'a karşı oynacak olan Marsel'in işi hayli zor. Rakibi Grand Slam'lerde bir çok kere yarı final ve çeyrek final oynadı. 10. kere katıldığı bu turnuvada da 3 çeyrek final 1 yarı final oynama başarısı gösterdi. 

Edit: Bugün yağmur nedeni ile yarına ertelenen maçta, Marsel ilk seti 6-4 aldı ve ikinci sette 4-2 üstünlüğü var. Yarın sabah hava şartlarına göre maça devam edilecek.

Mallorca - Ono Estadi Efsanesi - Takip Ediyoruz... 9 da 9


 

17 Ocak 2010

Messi, yine tarihe geçti.




Messi dün akşam Sevilla'ya attığı goller ile bir rekoru daha kırmış oldu. Barcelona'da en genç 100 gole ulaşan oyuncu oldu. 22 yaştan 6 almışken kırdığı bu rekor 1943 yılında 100. golünü atan Martin'in elinde bulunuyordu. Bunca yıldır kırılmayan rekorun böylesine büyük hedeflere dünya starları ile oynayan bir takımda çok zor kırılabilieceğini tahmin etmişinizdir. Messi'nin gollerini yıllara ve kupaara göre dağılımını aşağıda bulabilirsiniz.

 2004-05: 1 gol en Liga
 2005-06: 6 goles en Liga, 1 en Copa y 1 en Champions
 2006-07: 14 goles en Liga, 2 en Copa y 1 en Champions
 2007-08: 10 goles en Liga y 6 en Champions
 2008-09: 23 goles, 6 en Liga y 9 en Champions
 2009-10: 14 goles en Liga, 1 en Copa, 2 en Champions,
 2 en Supercopa  y 2 en el Mundialito de Clubes

16 Ocak 2010

Chelsea - Sunderland: 7-2 (Dengelerin Bozulduğu Lig)


Platini'yi futbolun geleceğine artılar katmadığından dolayı sevmiyorum. Her konuda 10-20 yıl öncesinin şartları ile karar veriyor gibi geliyor fakat bir gerçek var ki; futbola akan sermayenin kontrolü için sarf ettiği çaba çok önemli. Dışarıda nasıl ve ne şekilde kazanıldığı veya harcanırken dinamiklere önem verilmeyen bu yatırımlar hayatımızın bir parçası olan oyuna ne kadar zarar verdiğini çok iyi bir şekilde görüyoruz. Bunun en güzel örneği Premier League'e akan Rus ve Arap sermayesi. Değeri yokmuş gibi savrulan milyon dolarlar, eurolar ve poundlar bir anda takımları diğerleri üzerinde süper güç kılıyor. 

Bu sene gerçekten, Premier League'te yılda bir kaç kere karşılaştığımız sonuçlar artık bize çok doğal gelmeye başladı. Kaç kere 7 atmıştır Chelsea bir takıma ya da gördünüz mü hiç 9 gol atan bir Tottenham? Daha önce Manchester attı 9 gol ama bir iki yıl hatırlardan çıkmadı hatta hala hatırlar çok yakından takip edenler. Daha dün orta sınıf bir takım olan Manchester City bugünlerde gelen giden 3-4 gol atıyor ve şu anda Şampiyonlar Ligi'ne oynuyor. Bu sadece bir örnek değil diğer orta üzeri takımlar içinde geçerli. Bu kadar 4-5 ve hatta 6 gol atılan bir Premier lig hatırlamıyor. Premier League yükselmemenin tam zamanı. Çıktığınız an gerek finansal gerek tecrübe olarak geride olan takımlar bir anda kendilerini sirk gösterisi önünde canı yakılan hayvanlar gibi buluyorlar. Bu dengeleri tekrardan sağlamanın bir yoluna bakmazlarsa Premier League'de Seria A ve La Liga gibi bir kaç takımın diğerlerini ezip geçtiği bir görüntü alacak.  

15 Ocak 2010

Haftanın Maçı : Barcelona - Sevilla (Cumartesi, 23:00, Ntvspor)


Barcelona Sevilla maçları kuşkusuz La Liga takvimi içindeki en önemli maçlardan biri olduğu için kaçırılmaması gerekir. Bu haftaki maç ise daha hemen kupada iki maç yaptıklarından ve Sevilla'nın Barcelona'yı kupa dışına itmesinden dolayı daha da çekişmeli geçecek. Takımlar artık birbirlerini su gibi ezberlemişlerdir. Ne Pep ne de Jimenez taktik verecektir maçtan önce. 180 dakika boyunca rakiplerini geçmek için herşeyi yapan oyuncular yarın ki 90 dakika daha farklı şeyler yapmalı ki, karşısındakini geçebilsin. Bu durumda da yaratıcılıkları daha güçlü olan Barcelonalı oyuncular maçı çevirmede etkili olacaklardır. Sevilla Başkanı bu maça da şapka ile gelirse şaşırmayın!

Fernando Torres 6 hafta yok! (Adios Rafa Benitez)



Fernando Torres dizinden sakatlandı ve yaklaşık 6 hafta oynayamacağı açıklandı. Bu gerçekten KOP tribünlerinin destek sınırlarını zorluyan Rafa Benitez için çok kötü bir durum, Real Madrid başkanı Perez ne kadar haklı ise bir takımın çok paralar ödenen ve sürü ile hayranı olan golcüleri transfer etmenin yanında Xabi Alanso'yuda almakta Rafa'da bir o kadar yanlış yaptı Gerard'ın yanındaki diğer oyuncuların sırıtmayacağı konusunda. El Niño, bir kaç kere ipten almıştı takımı, hele Ada'nın en formda takımlarından Aston Villa karşısında 90. dakika attığı gol bir nevi suni teneffüs gibi oldu. Gerard ve Benayoun'un sakatlıklarını da düşününce Premier Lig şampiyonluğundan çoktan havlu atmış Liverpool'un önümüzdeki haftalarda Şampiyonlar Ligi'ne katılma şansınıda kaybederse hiç şaşırmayalım. Bu sene sonunda görünen o ki; Good Bye Rafa ya da onun anlayacağı dilde Adios Rafa

14 Ocak 2010

Nihal Yılmaz - Bir farklı spor yazarı


Bir çoğumuzun bildiği gibi Milliyet Gazetesi yazarı Nihal Yılmaz çok koyu bir Beşiktaşlı  ve başta onun hakkında olmaz üzere futbol üzerine en güzel yazıları en farklı açıları hep o yazıyor. Olaylara başka ayrıntıdan bakarken Hınçal Uluç gibi herkesin yazdığının tersini yazayım mantığından çok gerçekten derinlemesine inceledikten sonra güzel bir analizini yapıyor. Her perşembe Milliyet gazetesindeki köşesini eğer okumuyorsanız yakından takip etmenizi tavsiye ederim. Köşenin bir klasiği haline gelen haftanın sözleri kısmı da süper. Son iki yazısında ilk yarının enlerini seçmiş bende onun bir kaçını burada veriyorum ve geri kalanı için gazeteyi almadıysanız, Milliyet'in internet sitesine bakabilirsiniz. 
------------------------- 
Erman Toroğlu: Mustafa Hoca ortalığı dağıtmış açıklamasıyla. Bu kadar sinirlendiğine göre hoca haksız. Bir kadın haklıysa ağlamaz, haksızsa ağlar. Buna dikkat et!
Şansal Büyüka: Kadınlarla Mustafa Denizli’nin ne alakası var?
Erman Toroğlu: ??? İkisi de insan. (Maraton -  Lig TV)

---------------------
Serhat Ulueren: Sinan bey siz de Beşiktaş’ta uzun süre görev yaptınız. Bir gazeteciden tehdit aldınız mı?
Sinan Engin: O ne demek ya? Gazeteci beni nasıl tehdit edecek? Ben onu tehdit ederim. (Telegol - KanalTürk)

---------------------
-  Ellerinden öpüyorum Rüştü, her yerinden öpüyorum, her yerinden (Ertem Şener, Manchester United - Beşiktaş maçı, Star TV)
---------------------
Ahmet Çakar: Kazım’la dolaşa dolaşa Dos Santos da bozuldu.
Sinan Engin: Olur mu öyle şey? Mesela hepimizin gey arkadaşı var. Peki biz gey mi oluyoruz? (Telegol  KanalTürk)


Sevilla - Barcelona ( Birde Sıfır)


TRT'nin popüler olmayan sporlara yatırım yapmasının bir devlet görevi olduğunu ve parasını da başta yerli sonra yabancı futbol maçlarına saçmaması gerektiğini anlatırlar dururlar bizde bazen bu saçılan paranın yararlı olabileciğinden bahsetmiştik. Geçen sene Copa del Rey (Kral Kupası) yayın hakları TRT'nin elindeydi ve bunun içinde eleştirilmişti. Kimse bu kupanın yayın haklarının diğer özel kanalların almak istemeyeceğini veya isteyipte pahalı geldiğini sonra kimse almayınca da TRT'nin bunu ucuza kapatmış olabileceğini düşünmek istemedi. Bu sene bu da olmayınca, 2010 senesinin hemen başında, geçen sene ki 6 kupada 6 yaparak tarihe geçen Barcelona'nın iki maç üzerinden oynanan kupada Sevilla karşısında elenmesini seyredemedi. Gerek Barcelona'nın 6 kupadan sonra ilk kez veda etmesi gerek Pep Guardiola'nın teknik direktörlük hayatında ilk defa yarıştığı bir kupa dışında kalması açısından önemliydi. Real Madrid, bu sene 3. lig ekiplerinden ilk maçta 4 tane yiyerek elenmesine rağmen Barcelona'nın "Kahramanca elenmesi" Marca başta olmak üzere bütün Madrid yanlısı basını da halay kaldırmış! Sevilla Başkanı Nido da ilk maçta yaptığı şapkayı çıkarmama totemi dünde gerçekleşince bunu Final maçına kadar devam ettirecekmiş.


13 Ocak 2010

Xavi Hernández - Best Playmaker 2009


Xavi'ye, Ulusararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyon'u (IFFHS) tarafından 2009 yılının en iyi oyun kurucusu ödülü verildi. Tabii ki bu da gerek Xavi gerekse Iniesta'nın futbola kattığı güzelliklerin hep yıldız oyuncular tarafından arka plana atılmasına içi burkulan benim gibi diğer futbolseverleri de çok mutlu etti. Messi daha FIFA World Player ödülünü almadan önce burada karalamıştık. 2008 yılında da bu ödülü alan Xavi'nin bu yıl da takım arkadaşı Leo'yu geçerek bu ödülü alması tabii ki ne Messi'yi ne de onun bu sene aldığı ödülleri geri plana atar ama bu ödül Barcelona'nın bu başarısının arkasındaki diğer mimarlara da saygı duruşu misalindedir. Futbol'u yakından takip edenler bilirler Xavi ve Iniesta'nın hem Barcelona hem de İspanya Milli Takımı için ne demek olduğunu ama yinede takdir edilmeleri ve yarattıkları farkların altının çizilmesi bu oyuna hayatlarını veren ve medyanın önünde yıldız olmayan oyuncuları daha da heveslendiriyordur. Aşağıdaki sıralamada Ronaldo'yu öne çıkarmamın sebebi CR9 nefreti değil tabii ki, sadece geçen haftalardan konuşulan Messi mi yoksa Ronaldo mu komple bir oyuncu tartışmasıdır.

 Sıralama

1. Xavi Hernández (ESP/Barcelona) 164
.2. Lionel Messi (ARG/Barcelona) 143
.3. Ricardo Kaká (BRA/Real Madrid) 99
.4. Andrés Iniesta (ESP/Barcelona) 98
.5. Steven Gerrard (ENG/Liverpool) 54
.6. Cesc Fábregas (ESP/Arsenal) 45
.7. Cristiano Ronaldo (POR/Real Madrid) 41
.8. Frank Lampard (ENG/Chelsea) 35
.9. Andrea Pirlo (ITA/Milán) 26
10. Juan Sebastián Verón (ARG/Estudiantes)13
11. Diego Ribas da Cunha (BRA/Juventus) 10
12. Michael Ballack (GER/Chelsea) 9
.+. Yoann Gourcuff (FRA/G. Burdeos) 9
13. Andrey Arshavin (RUS/Arsenal) 8
15. Xabi Alonso (ESP/Real Madrid) 7
.+. Franck Ribéry (FRA/Bayern Múnich) 7

12 Ocak 2010

Beşiktaş - Kasımpaşa (Resimdeki 5 Farkı Bulunuz)

 
TRT'nin spikeri gerçekten bu işi bırakıp masal anlatsa daha iyi olur. Beşiktaş golü attıktan sonra 10-15 dakikadan beri devam eden "söylesene hoca, bu takım niye oynamıyor" protestosu daha da güçlenerek söylenmeye başlıyor ve spiker taraftar canlandı desteğe başladı diye yorum yapıyor. Numaralı tribünden bir kaç kişi Yılmaz hocaya sevgi gösterisinde bulunuyor, gene spiker ne diyeceğini bilmediğinden bir kaç ay önce gündemde olan Milli Takımlar konusunu açıyor ve anında Ömer Üründül'den uyarı geliyor ki, maç devam ederken yorum kesiliyor ve kısa bir fırça atılıyor, yaklaşık 30 saniye sonra çok sade bir tonda sadece futbolcu adlarını söyleyerek maçı anlatmaya devam ediyor. Valla, bu TRT'nin kameraları ve spikerlerinden şifresiz yayınlanan maçların bile tadını çıkartamadık.

Maça gelince, Kasımpaşa ve Beşiktaş'ın kadrolarının performanslarına bakılınca hiç bir fark yok. Yaklaşık olarak aynı kalitede ama farklı ücretler ödenen futbolcular. Yaşları yakın olanlardan Beşiktaş'takiler daha bir yavaş ve daha bir isteksiz. Sanki Beşiktaş ilk iki maçını oynamış ve beraberliğe bile havlu atarken, Kasımpaşa daha evinde iki tane nispeten kolay maç oynacakmışçısına daha bir rahattı. Spikerin söylediği çok doğru bir cümle vardı ki; gerçekten Yılmaz Vural tam altın çağını yaşıyor. Takıma müdaheleler çok iyi ve her zaman kontrolü elinde bulunduruyor. Defansta sorun çekse de kendisinin bulunduğu bir lig öncesi transferlerde bunlara da çözüm bulabilir. Oysa diğer tarafta yedek kulübesine bile 15-20 milyon euro harcamış Beşiktaş'ın teknik direktörü Mustafa Denizli ise ya Yusuf ile başlar ya da ikinci yarı sokar ya da Nobre'yi tutar Nihat'ı çıkartır. Takım o kadar alıştı ki neyin ne zaman yapılacağına o kadar çaresiz ve alternetif üretemiyor ki hoca, bırakın oyuncuları yalnız, onlar bile girer çıkarlar kendi kendilerine. 


Fernando Alonso - Ferrari ( Bir rüya gerçek oldu)


5 yıllık Michael Schumacher egemenliğine 2005 yılında dünyanın en genç (24 yaş 59 gün) Formula 1 şampiyonu olarak dur diyen 2 Dünya Şampiyonu Fernando Alonso'nun en sonunda  düşleri gerçek oldu. McLaren'den sonra ikinci kere geldiği Renault takımında ne arabaya ne de yönetime alışma sağlayamadığından her sene daha yarışlar bitmeden Ferrari'ye gidecek dedikodusu çıkıyordu. Bu sene bu dedikodu gerçek oldu ve dünde ilk defa Ferrari giysileri ile basına poz verdi. Schumacher'in tekrar pistlere dönmesi bu transferi biraz gölgede bırakabilir. Gerek seyirciler gerekse medya Formula 1'in gelmiş geçmiş en başarılı pilotunun eski takımı Ferrari'ye karşı ne yapacağını merakla bekliyor.
 

11 Ocak 2010

Angola - Mali : 4-4 ( 11 Dakikada 4 Gol)


Geçen hafta maç 2-0 bile olsa 90. dakikada stadyumu terk etmemek gerektiğini yazmıştık. Peki, dakika 79'ta 4-0 mağlup iken hala durmanın anlamı var mı? Evet, varmış. Mali mucizesi gösterdi ki futbol da her an herşey olabilir.

10 Ocak 2010

Real Madrid - Mallorca ( Santiago Bernabéu Belalısı)




Real Madrid'in son yılda Barcelona kadar büyük bir belalısı var. Mallorca, son 10 yılda Bernabéu'da oynanan maçlardan 5 tane galibiyet çıkartarak gerçekten tam bir bela açtı. Bunlardan özellikle Eto'o'nun forma giydiği ve alkışlanarak soyunma odasına gönderilen maçta alınan 1-5'lik galibiyet hala herkesin aklında. Buradaki postta yazdığım gibi Avrupa'nın 4 büyük liginde kendi sahasındaki bütün maçları kazanan sadece 2 tane ekip var onlarda bugün Bernabéu'da karşılaşacaklar. Real Mallorca'nın deplasman performansını düşünce Real Madrid'e karşı çok fazla dayanamayacağını belirtebilirsiniz fakat unutmayalım ki efsaneler en kötü gününde bile geçmişe göz kırpar. En azından sahalarında bir beraberlik alarak ilk darbeyide vurabilirler.

 17-1-00 Real Madrid 2-1 Mallorca (Liga)
1-11-00 Real Madrid 0-2 Mallorca (Liga)
5-5-02 Real Madrid 0-0 Mallorca (Liga)
23-1-03 Real Madrid 1-1 Mallorca (Copa)
3-5-03 Real Madrid 1-5 Mallorca (Liga)
28-8-03 Real Madrid 3-0 Mallorca (Liga)
8-5-04 Real Madrid 2-3 Mallorca (Liga)
23-1-05 Real Madrid 3-1 Mallorca (Liga)
2-10-05 Real Madrid 4-0 Mallorca (Liga)
17-6-07 Real Madrid 3-1 Mallorca (Liga)
11-11-07 Real Madrid 4-3 Mallorca (Liga)
16-1-08 Real Madrid 0-1 Mallorca (Copa)
24-5-09 Real Madrid 1-3 Mallorca (Liga)

Italy'da Futbol Zevki Devam Ediyor. (Inter - Siena : 4-3)

 
Italya'da hafta arası maçlarında atılan goller ve Roma'nın 90+'lı dakikalarda vurulması ile başlayan ikinci yarı, haftasonu maçlarında da aynı güzellikle devam ediyor. Inter ve Siena arasındaki gol düellosu 80'den sonra yağmurdan ıslanmış José Mourinho çırpınışlarına dönsede, Inter'liler maçı son iki dakikada çevirmesini bildiler. 4. goldeki sevinç gösterisi görülmeye değer. Mourinho'yu yardımcı tutmasa o da koşacaktı köşe direğine.


 

8 Ocak 2010

Efes Pilsen ve Yabancıları "(3+2) + 2 = Aynı Senaryo"


Efes Pilsen, Olympiacos karşısında kazanabileceği bir maçı basit hatalar ile kaybederek, Euroleague'de gruplardan çıkma şansını mucizelere bıraktı. Basketbolseverler ve yazarları  bazı formsuz oyuncuları ve Ergin Ataman'ı taktiksel olarak eleştiriyorlar. Burada dünkü maçın taktiğinden çok Efes Pilsen'in başarıya ulaşmak için belirlediği yolları eleştirmek istiyorum. Bildiğiniz gibi Beko Basketbol Ligi'nde yabancı sayısı 3+2 ile sınırlı fakat Ergin Ataman, Avrupa'da başarıyı öncelikli olarak benimsediğinden takıma fazladan 2 yabancı oyuncu transfer etti. Takımın lig maçlarında 2 eksik ile oynaması bir yana bu iki yabancı fazla dakika bulamadıgından dolayı istenilen form düzeyini de yakalayamadılar. Tabii ki Türk oyuncularında önleri kapanıyor böyle transferlerle. Bu futbolda yabancı sınırlamasının genişletilmesini isteyenlere en güzel örnek olarak verilmeli. Başarı ve Marka daha önceden oluşmadan takımı gerçekten daha ileri taşıyacak yabancılarda takıma ilave edilemiyor. Türkiye'de benzeri bulunan bir çok yabancı oyuncu hem döviz kaybettirerek hem de altyapıya sırt çevirilerek ülkemize getiriliyor. Olan tabii ki, ulusal kanalda şifresiz verilen bir basketbol maçına rağmen Abdi İpekçi Spor salonunu tıka basa dolduran basketbolseverlere oluyor.  

Indonesia - Oman : 1-2



Endonezya'lı taraftar bakmış takım gol atamıyor, en iyisi ben atayım diye atlamış sahaya. Kalecinin gole izin vermemeye çalışması da ayrı bir güzel. Polislerde tam komedi, 13 kişi ile de götürülmez ki be arkadaş!

Balotelli : Racism and Answer



Yukarıdaki video Chievo maçından değil fakat çarşamba günü oynanan maçta farklı değilmiş. Etoo, İspanya'da yapılan ırkçılıktan arabistan yarımadasına gitme noktasına gelmişti. Interli Balotelli'nin durumu da farklı değil, nereye gitse ırkçı tezahüratlarla karşılaşıyor. Federasyon ve diğer kurumlar bir şey yapmadıkça, Balotelli'nin tek yapabileceği ya bu diyarlardan gitmek ya da çarşamba günü attığı gol gibi onlara en güzel cevabı sahada vermek.

7 Ocak 2010

İtalyanlar Çıldırmış Olmalı



İlk 18 maçta 1,26 gol ortalaması ile oynanan Calcio'da ikinci yarının ilk haftasında gol patlaması yaşandı. Ortalama 3,3 gol atılan maçlarda Milan, Fiorentina ve Lazio'nun epey katkısı oldu. Beckham'ın ikinci ziyaretinde Ronaldinho adeta şov yaparken, izlenme oranı ve değeri hızla düşen Calcio'da tekrar manşet oldu.




Chievo
Inter
0-1



Atalanta
Nápoles
0-2



Bari
Udinese
2-0



Cagliari
Roma
2-2



Catania
Bologna
1-0



Lazio
Livorno
4-1



Parma
Juventus
1-2



Sampdoria
Palermo
1-1



Siena
Fiorentina
1-5



Milan
Génova
5-2

6 Ocak 2010

Cagliari - Roma 2-2 (90'da maçtan çıkmamak gerekir)


CagliariCagliari
2 - 2
RomaRoma
91' Lopez
93' Conti

52' Pizarro (R)
65' Perrotta

Evet, 90. dakikada stadı terk etmemek gerektiğine dair güzel bir örnek. Maç 2-0 aleyhinize olsa bile. Cagliari'nin bugünkü geri dönüşü inanılmaz. Roma'lılar adeta ilk golden sonra bu maçın döneceğini anlamışlar ki, topa basıp düşen arkadaşlarına foul yapıldı diye hakemi ablukaya alıyorlar. Maçın görüntülerini buradan izleyebilirsiniz.

Murat Aksu - Değişim Gerçekten Şimdi (Mi)?

Seçimlerde Murat Aksu'yu desteklediğimi ve oyumu da etrafımdaki bir çok kişi gibi ona vereceğimi baştan söyleyeyim. Murat Aksu gerçekten çok doğru bir zamanda başkan adaylığını açıkladı. Her ne kadar futbol takımı o adaylığını açıkladıktan sonra arka arkaya başarılı sonuçlar alarak Demirören üzerindeki baskıyı biraz olsun kaldırsa da, herkes biliyor ki şampiyon olduğumuzda bile bir çok kişi Yıldırım Demirören'den memnun değildi. Tabii ki asıl konu bu değil. Değinmek istediğim; Beşiktaş tarihinde 1984'te Süleyman Seba'nın kazandığı seçimler haricinde hiç kimse iktidardaki yönetime karşı girilen bir seçimi kazanamamıştır . Bu da gösteriyor ki, Murat Aksu'nun işi hiç kolay olmayacak. 

Bir diğer olumsuzlukta Aksu'nun seçim politikasının da çok başarılı geçmemesi. Beşiktaş'ın sorunun maddiyat olmadığını belirtmesi çok güzel fakat, çok doyurucu planlar sunmaması, genel olarak sorunlar üzerinde durması ve eski günlere döneceğimizden bahsetmesi fakat ne yapacağını kesin bir dille anlatmaması seçim günü oy kullanacak kişiler üzerinde soru işareti oluşturuyor. Bildiğiniz gibi kongre üyelerinin bir çoğu işadamlarından oluşuyor bu kişilerde tatmin cevaplar almayınca her zaman yine kendileri gibi ve özellikle para sıkıntısı olmayan kişilerin yanında bulunmak isteyeceklerdir.  Ayrıca bir çok taraftar karşı çıksa da, yine yönetim çevresinde çok sayıda kişi Yıldırım Demirören'i çok başarısız bulmuyor ve yapılan eleştirilerin ağır olduğunu düşünüyor. Tabii ki, her yenilginin faturası yönetimden sorulamaz ama sadece 9 milyon euroya alınan Tabata'nın devra arasında Gaziantep'e kiralık verilmesi haberin bile geçmesi bir istifa nedenidir. Yıldırım Demirören'in geçen bunca yıl bir çok emeği geçmiştir ve teşekkür ederiz ama çok açık olarak görünüyor ki; Demirören Beşiktaş'ı bulunduğumuz noktada daha ileri taşıyacabilecek vasıflara ve vizyona sahip değildir. Demirören ile en fazla elde edebileceğimiz rakiplerimizin döküldüğü bir yıl çifte kupa kazanmaktır.

5 Ocak 2010

Galibiyet Sevinci


Micheal Ames, bir çok seyircinin Pon Pon kız hayallerini; takımı Boise State Broncos'un TCU Horned Frogs'u mağlıp edişi sonrası gerçekleştiriyor. Neden bu kadar mutlular derseniz, Frog'un bu seneki ilk yenilgisiymiş (13. Maçında).

Carling (League) Cup - Yarı Final Maçları Kanal A'da


League Cup, diğer bir adıyla sponsoru olan Carling Cup'a, FA Cup'ın aksine sınırlı sayıda takım katılabiliyor. Katılacak 92 Takım, 4 büyük ligde (Premier League, The Championship, League One, and League Two) oynayan takımlardan oluşuyor. Bu sene yarı final maçlarında hemen göze çarpan Manchester derbisi. İlk yarıda oynanan 4-3'lük maç son yılların en iyi maçıydı. Manchester City bu sefer kendi sahasında oynanacak ilk maçta hem 4-3'ün intikamını almak hem de rövanş maçına avantajlı gitmek istiyor.

 
- Kazanan direkt olarak UEFA Europa League'ne katılma hakkı elde ediyor. 
- Carling, 2003'ten beri ana sponsor
- 1992 - 1998 yılları arasındaki sponsorluğunu Coca-Cola almıştı ve Türkiye'de futbol jargonuna girmişti. 
- Yarı finalden itibaren çift maç oynanıyor. Daha önceki turlar tek maçlık eleme usulüne göre  oynanıyor.  
- Final tarafsız sahada tek maç üzerinden
- Liverpool, oynadığı 10 finalin 7'sini kazanarak en çok kazanan takım

Yayın programı
Manchester City - Manchester United :Çarşamba - 21.45, Kanal A 
Blackburn - Aston Villa, Salı - 22.00, Kanal A

4 Ocak 2010

Mallorca - Ono Estadi Efsanesi devam ediyor...


Mallorca kendi sahasında aslan kesildi adeta. Avrupa'nın en büyük dört ligine bakınca sadece La Liga'da kendi sahasında puan kaybetmemiş takım bulunuyor. Biri Mallorca, diğeri de Santiago Bernabéu'daki bütün maçlarını kazanan Real Madrid. Bu listede Barcelona'da geçen haftaya kadar bulunuyordu fakat Villarrealli Fuster'in golü katalan ekibini listeden çıkardı.



3 Ocak 2010

İddaa - Ön Eleme Oynamanın Faydaları


Sene başında her zaman sezonu erken açan takımın dezavantajlarından bahsederiz. Bu sene bu durum Galatasaray ve nispeten de Fenerbahçe için geçerliydi. Galatasaray sezonu, Avrupa Kupası öneleme maçlarından dolayı yaklaşık 2-3 hafta önce açmak zorunda kaldı. Peki bunun onlara bir getirisi mi yoksa götürüsü mü oldu? Bildiğiniz gibi Galatasaray bu öneleme maçlarına gerek yeni transferlerin hazır olmaması gerekse rakiplerin zayıf olmasından dolayı yedeklerden ve gençlerden oluşan kadrolar ile çıktı. Bu da A takımın gerçekten sezonu erken açmamasına  yardımcı oldu. Aynı durum Bucaspor ile oynanan Türkiye Kupası playoff maçında ve Noel'e denk gelen Türkiye Kupası grup maçında yabancıların oynamamasında ortaya çıktı.

Gördüğünüz gibi Galatasaray'ın oynadığı bu fazladan 7-8 maç, Fenerbahçe'nin oynadığı 5-6 fazladan maç onlara fazla bir etkisi olmadı. Tam tersine Beşiktaş'ın onlardan eksik oynadığı bu maç sayısı pahalıya patladı. Bildiğiniz gibi İddaa'dan alınan isim hakkı payları, takımların en büyük gelir kaynaklarından biri oldu. Takımlar, bültende ne kadar çok çıkarlarsa o kadar çok pay alıyorlar. Bu da bu senenin ilk yarısında Beşiktaş'tan daha fazla maç yapan rakiplerinin kasasına fazladan yaklaşık 500 bin lira para akmasına neden oldu. Bunun yanına tribün gelirlerini de eklerseniz gerçekten daha büyük rakamlara ulaşabilirsiniz. Tabii ki takımın yıpranmasını kimse istemez ama rakiplerin oynadığı kupa maçlarının bir çoğu Beşiktaş'ın hazırlık maçlarından çok daha kolay geçti.

Galatasaray - 2 milyon 244 bin 143 lira
Fenerbahçe - 2 milyon 86 bin 691 lira
Beşiktaş - 1 milyon 785 bin 125 lira

Turkcell Süper Lig Takımlarının Toplamı - 26 milyon 694 bin 553 lira
Bank Asya 1. Lig Takımlarının Toplamı - 17 milyon 396 bin 443 lira

1 Ocak 2010

FA Cup'ı Kazanmak



1871 yılından beri düzenlenen FA Cup, bildiğiniz gibi Dünya'da aktif olarak yapılan en eski organizasyon. FA Cup'ın bu kadar ilgi görmesinin nedeni, tabii ki sadece çok eski bir tarihe sahip olması değil. Bu kupanın en büyük özelliklerinden biri ilk turdan en sonunca tura kadar tek maçlı eleme usulü olarak oynanması. Ev sahibi de maçlar gibi kura ile belirleniyor. Seri başı olmadığından kuvvetli ekipler erken turlarda birbirleri ile eşleşebiliyor. Toplam 14 tur üzerinden oynanırken, bunlar 6 öneleme, 6 eleme ve yarı final ile final maçından oluşurken, Premier League ekipleri ikinci elemelerin 3. turu itibari ile kupaya katılıyor. Beraberlik durumunda ikinci maç en az 10 gün sonra deplasman takımının sahasında yapılıyor.Diğer bir önemli özelliği ise, bütün takımların bu kupaya katılma hakları olması. Özellikle küçük takımlar için erken turda devlerle eşleşip, "Giant-Killers" olma hayali bu kupayı ayrıca önemli yapıyor. Bu sene katılan takım sayısı 762. 

- Kupayı kazanan direk UEFA Europe League'e katılma hakkı elde ediyor.
- Yarı Final ve Final maçlarında beraberlik olması durumunda direk uzatmalara geçiliyor.
- Yarı Finaller belirlenen tarafsız sahalarda oynanırken, Final geleneksel olarak Wembley'de oynanıyor. 
- MANU 11, Arsenal 10 kere kazandı.

Buradan da bizim Kupamız ile ilgili yazıya ulaşabilirsiniz. Ziraat Türkiye Kupası'nı Kazanmak
 NTV SPOR'DA BU HAFTA
NTV Spor Canlı Yayınlar

02 OCAK CUMARTESİ
SAAT

FA CUP 3.TUR
Middlesbrough-Manchester City
17.00

FA CUP 3.TUR
Reading-Liverpool
19.15

03 OCAK PAZAR
SAAT

FA CUP 3.TUR
Manchester United-Leeds United
15.00

FA CUP 3.TUR
West Ham-Arsenal
18.15

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails