25 Kasım 2011

Lamar Odom Beşiktaş'ta (Demirören bayanları kalbinden vurdu)

Lamar Odom'un basketbolu için bir şey yazamacağımdan, neden geldiğini yazalım. Mete Aktaş'ın bu transferde en önemli etkenlerden birinin eşi Khloe Kardashian olduğunu belirtiyor. Bence birinden çok transferi gerçekleştiren etken bu! Eşiniz reality show hastası ise eminim sizde bu aileyi amcanlarınızdan teyzenizden daha yakın takip ediyorsunuzdur. Ben çok rahatlıkla son bir yılda kaç kere hasta olduklarını, dün ne yediklerini ve kabız problemi yaşayıp yaşamadıklarını size anlatabilirim! 

Peki nasıl bu kadar kolay anlaşıldı? Bunun en büyük nedeni ise 2010 Dünya Kupası'nın İstanbul'da olması ve ABD Basketbol takımında Lamar'ın bulunması ve eşinin onu izlemek için yarı final ve final maçlarına gelmesi. Yani Lamar, İstanbul'da 1 aydan fazla kaldı ve burayı çok iyi biliyor. Eşide gördü ve kısa bir süre için gelinebileceğini biliyor. Geriye sadece reality show'da konu üretmek için bir yerlerini yırtan producer'ların Beşiktaş'ı keşfetmesi kaldı.

Arkadaşlar bu aileyi bir Miami bir New York gezdirerek konu çıkarmaya çalışırken. Şimdi ellerinde hiç basılmamış kumsal değerinde bir şehir var. Buradan çok rahat, hiç kasmadan 10 bölüm konu çıkar. Araya da bir iki bölüm Amerika gezisi eklersek işte sana bu sezon bitti.

Umarız Kim Kardashian'da bir ziyarete gelir.Artık Beşiktaş maçlarına gitmek süper kolay olacak. Eşler bizden önce gider. Onlara alınabiliecek en güzel hediye Kardashian yakınlarında bir bilet. Düşünebiliyormusunuz eşinize evlenme yıldönümü için Beşiktaş bileti alacaksınız ve havalar uçacak. Bu işte bir terslik var!

22 Kasım 2011

The FIFA Puskás Award 2011


Bildiğiniz gibi geçen sene Hamit'in Kazakistan'a yolladığı füze bu ödülü almıştı. Bu seneki adaylara bakınca ABD Bayan milli takım oyuncusu Heather O'REILLY tek kadın aday olarak dikkat çekerken, diğer 9 adayda Messi, Neymar, Ibra ve Rooney gibi yıldızlardan oluşuyor. 

Buradaki linkten golleri seyredip oy kullanabilirsiniz. 

O'Reilly'in golü çok süper değil, Neymar'ın slalom golüne oy atmasanızda kesin izlenmeli. Ben Messi'nin PES tarzı golüne kullandım. Dos Santos'un golü ise ABD'de hala 90'ların futbolu oynandığının bir göstergesi. Ceza sahasında 7 oyuncu var adam tek başına gol atıyor. Lopez'in rövaşatasını da izleyin. Rooney'in golü zaten TV'de canlı izledim soluğum kesildi. Bu gol kesin ilk üç yapar ve büyük bir olasılıklada ödülü alır.  

5 Aralık'a kadar oy kullanabilirsiniz. En çok oy alan 3 gol ise tekrar oylamaya sunulacak ve bunlar arasından en güzeli için 9 Ocak'a kadar oy kullanabiliceğiz. Ödülün sahibi ise FIFA Ballon d’Or Gala'da verilecek. 

Benim ilk 3 tahminim: Messi, Neymar ve Rooney.

Daha önceki yıllarda kazananlar: 

2009 - Cristiano Ronaldo (Manchester United - Porto) 2008–09 Şampiyonlar Ligi Çeyrek Finali
2010 - Hamit Altıntop (Kazakistan - Türkiye) Euro 2012 Eleme Grubu Maçı

18 Kasım 2011

Günün Fotoğrafı (Bu fotoda bir tuhaflık var ya)

Ya bu ne Mascherano hayranlığıymış arkadaş. Yanımda Adriana Lima olmadıkça, hayatta Messi'yi bu duruma sokmam. Gerçi Messi ile çektirten sonra Mascherano'da gücenmesin diye çektirmişte olabilir :) Bu arada Messi'de ilk defa smart olmayan bir telefon görmüş gibi bakıyor.

17 Kasım 2011

Marca'nın Gözünden Türkiye'nin Avrupa'da Olmayışının Nedenleri!

İspanyol Marca gazetesinin yazarlarından Jaime Rincon, "con el exterior" köşesinde Türkiye'nin Avrupa'da elenişinin nedenlerini çıkarmaya çalışmış. Futbolumuzun çöküşü dışarıdan nasıl gözüküyor diye merak ederseniz aşağıdaki çeviriye göz atabilirsiniz. Orjinal yazının linki burada.

Türk hayalkırıklığıyla biten Guus Hiddink'in karışımı bir sonraki Avrupa Şampiyonası'nda olmayacak. Hiç yanılmayan, kulübelerin gerçek dünya gezgini Hollandalı teknik adam, çok temiz geçmişini Türkiye'nin Hırvatistan'a elenmesiyle kirletmiş oldu ve kelleside çok gecikmeden kesildi. Peki Hiddik, Türkiye'nin Dünya'da olmamasından sorumlu mu?

"Bunu başarısızlık olarak görmüyorum. Türkiye, elinde geleceği için bir takım olduğundan ileri doğru bakmalı." diye ekledi Hollanda'lı. Fakat Türkiye'de aynı görüşte değiller. Hayalkırıklığının onaylanmasından sonra herkes gözlerini kulübeye çevirdi. Oysa ki, 3 yıl önceki Euro 2008'den beri neler değişti diye bakmalılardı. Fatih Terim önderliğindeki Türkiye, çok iyi bir performans ile yarı finallere kadar gelmişti.

Bir önceki turnuva ile ilk maçtaki Hiddink'in 11'ine bakınca (İkinci maçta bir çok kişi sakatlık ve kart cezası yüzünden oynayamadı) 6 kadar oyuncunun aynı olduğu dikkat çekiyor. Kalede Volkan, defansta Hakan Balta ve Sabri ile orta sahada Emre, Hamit ve Arda. 21 yaşında Euro 2008'de oynayan kırmızıbeyazlı (Atletico Madrid'i refere ediyor.) hariç diğerleri o zaman 25 yaş sınırının üzerindelerdi. Özetle Türkiye'nin yılın önemli maçına çıkardığı takımın yarısından fazla kariyerinin sonuna gelmiş oyunculardan oluşuyordu.   

Türkiye, kendini yenileyemedi. Genç yetenekli Türkler azar azar ortaya çıkıyor ve Osmanlı ülkesi modern futbola işlemiş olan küreselleşmeye arkasını dönmüş durumda. Arda Turan ve Hamit Altıntop'u çıkartısak Hırvatlar karşısında kötü oynayan ilk 11'in geri kalan oyuncuları kendi liglerinde oynuyorlar ki bu ligde kıtanın büyük liglerinin açıkca altında olan bir lig.

Milli Takımın %80'i Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor ve Beşiktaş'tan beslenirken. Bir kaç istisna dışında bu takımların Avrupa panoramasında sadece parmak uçları kadar iz bıraktığını görüyoruz.

Kusursuz Rekor
Belkide problemi Hoca'dan değilde Türklerde aramak gerekiyor. Çünkü Hiddink gerçek bir mucizeyi yapabileceğini birden fazla kere gösterdi. Çalıştırdığı Ulusal Takımlara bakınca, Hollanda ile Euro 96'ta penaltılarla Fransa'ya ve 1998 Dünya Kupası'nda yine penaltılarla Brezilya'ya karşı elenmişti. Güney Kore'yi ise 2002 yılındaki Dünya Kupası'nda yarı final oynatma başarısını göstermişti. Avustralya'ya ise tarihinde ilk defa Dünya Kupası'nda 8'li final oynattı. Tek hayalkırıklığını 2010 Dünya Kupası'na götüremediği Rusya ile yaşadı gerçi onlara da Euro 2008'de yarı final oynatmıştı ve turnuvanın şampiyonu İspanya'ya elenmişlerdi. 

Türkiye, Avrupa'nın dışında kaldı ve Hiddink'te bunun sorumlularından biri ama tek sorumlusu değil ve en önemli etkenlerinden biride değil. Türkiye, Guus'un dediği gibi hemen ileri bakmalı ve kapıları Dünya'ya açarak genç oyunculardan kurulu bir kadro inşa edip onlardan anahtar oyuncular çıkarmalı.

16 Kasım 2011

Casillas İspanya Tarihine Geçti (Hatalı Yediği Golle Değil Tabii)

Iker Casillas dün Kosta Rika karşısında İspanya Ulusal Takımının formasını 127. kere giyerek Barcelona'lı efsane kaleci Zubizarreta'yı geçerek en çok milli olan fubolcu ünvanını aldı. Tabii bu rekoru eline geçirdiği dün akşam ki maçta çok hatalı bir gol yemesi onu epey üzmüştür. Golü görmediyseniz buradaki linkten maçın geniş özetini seyredebilirsiniz.

30 yaşındaki Real Madrid'li oyuncu ilk milli maçına 19 yaşından 14 gün almışken 2000 yılında İsveç karşısında çıkmış. Kaleci için 30'un epey genç olduğunu düşünürsek bu rekoru epey ilerlere taşıyabilir. 

Bu ara Puyol ve Xabi Alanso'nun da 100'ler kulübüne girmesine az kaldı.

.1. Iker Casillas 127
.2. Andoni Zubizarreta 126
.3. Xavi Hernández 107
.4. Raúl González 102
.5. Carles Puyol 98
.6. Xabi Alonso 92
.7. Fernando Torres 90
.8. Fernando Hierro 89
.9. Sergio Ramos 82
10. David Villa 82
11. José A. Camacho 81.

15 Kasım 2011

Wembley

İngiltere Futbol Federasyon'u bu akşam İsveç ile oynanacak hazırlık karşılaşmasında Yeni Wembley'in yapıldığından beri ki en düşük seyirci rakamını bekliyor. Arkadaşlar son Avrupa ve Dünya Şampiyonu İspanya ile oynadıktan 3 gün sonra İsveç maçı için sadece 50 bin civarı bilet satabilmişler. Şaka gibi ya!

Biz Euro 2012 için Hırvatistan ile 52 bin kişilik Türk Telekom Arena'da play-off maçı oynarken biletlerin çoğu 10 eurodan satılıyor ve yer yer boşluklar buluyoruz adamlar 3 günde 2 tane hazırlık maçı yapıyorlar 2. maçı İsveç ile ayarlamışlar ve 50 bin sattıkları için üzülüyorlar. 

Bu arada Yeni Wembley'deki bugüne kadar ki en düşük seyirci sayısı 57.897 kişi ile 2009'da oynadıkları Andorra maçı. En son 50bin altında oynanan maç ise 38.535 ile Çek Cumhuriyeti ile 1998 yılında oynadıkları hazırlık maçı. 

Bugünkü maçın tek heyecanlı tarafı ise İngiltere tarihinin 2000. golünü muhtemelen atılacak olması. 1999. gol İspanya'ya karşı Lampard'tan gelmişti.

Nou Camp'ta Kale Arkasındaki Fileler Kalkıyor! (Luis Figo Anısına)

 
Fileler ile Luis Figo ne alaka derseniz altaki foto bütün hikayeyi anlatacaktır size. Ya aslında ben bu filelerin hep kale arkasındaki seyircileri koruduğunu zannederdim ve hatta ulen adamlarda Sabri'de yok ne gerek var diye düşünürdüm. Meğer bu filelerin amacı futbolculara bir şey atılmasın diyeymiş ve ilk defa 2000 yılında Luis Figo, Real Madrid forması ile Nou Camp'a çıkınca bu ihtiyaç ortaya çıkmış. Bildiğiniz gibi domuz kafası başta olmak üzere bilimum şey adamın kafasına yağınca maçtan sonra ilk iş bu 10 metrelik fileleri koymak olmuş. 

Bakmışlar 11 senede hiçbir olay çıkmamış, kale arkadasındaki panoda bulunan sponsorlarda pek iyi gözükmüyoruz diye bastırınca bu hafta filelerin kaldırılmasına karar vermişler. Bu haftasonu Zaragoza maçında fileler yok.



12 Kasım 2011

Volkan Demirel ve Milli Takım Taraftarı

Düşüşünün en altlarına ulaşmış Türk futbolunu bir ayrı postta konuşmaya bırakarak, Volkan Demirel ile Milli takım taraftarları arasında geçen sürtüşmeye değinmek isterim. Volkan Demirel'e, Milli Takım forması giyen bir kişiye küfür etmek yanlış derseniz kusura bakmayın ama gülüp geçerim. 

Etrafımızdaki bir çok kişinin öncelikli isteğinin kendi kulüp başarısı olduğunu düşünürseniz ve kendi kulüp oyuncularına ettikleri küfürleri gözünüzün önüne getirirseniz, Volkan'a yapılanlar yapanların çoğunluğunun Galatasaray taraftarı olduğunu ve sen onları yenerken 90+5'te topu götün ile kontrol edip artislik yaparsan e doğal olarak küfür yersin. Tabii bu küfürler maç başlar başlamaz olsa ayrı bir konu. Asıl sürtüşme taraftarların takımı eleştirme alkışlarından sonra onun alkışla karşılık vermesinden sonra başlıyor. O da taraftarlara küfür etmiş diyorlar. Arkanda binlerce kişi sana saydırıyor sen bir amk demişin ne olacak diye düşünüyorum. 

Bıradan çıkan sonuç ne kadar kötü oynasanda hata yapsan da (Gökhan Gönül örneğinde olduğu gibi) öyle ezeli rakibinle her fırsatta alay edersen, ya onların kucağına hiç düşmeyeceksin ya da düşünce sessiz sessiz oturacaksın.

Elveda Türk Futbolu (Yere çakıldık emniyet kemerlerinizi açabilirsiniz!)


Futbol'da her yükselişin bir düşüş dönemi vardır. Bu kaçınılmaz düşüşün irtifa kaybı ve şiddeti ise dümendeki kişilerin ne kadar usta olduğuna bakar. Ferguson'un Manchester United'ı da düşüş yaşar, Cruff'un Barcelona'sı da, Gordon'un Beşiktaş'ı da...bu liste uzar gider... Bazıları bir iki sezonda, bazıları ise bir kaç yıl durduramazlar bu düşüşü. 

Milli futbol takımımız 2002 yılının sonlarında başladığı düşüşü ne yazık ki kimse durduramadı ve Hırvatistan maçı ile hayal bulutları üzerinde seyreden uçağımız yere çakıldı. Bu sürede 2008 Avrupa Şampiyonası'ndaki başarımızı göz ardı etmeme itiraz edenler olabileceklerdir ama ben oradaki Almanya maçı hariç hiç bir maçı cuma günkü Hırvatistan maçından ayırt edemiyorum. Tek fark dakika ikide gol yememiz ve Hırvatların bütün takım defansa gömülmeleri. Onun dışında oynadığımız oyun 4 yıl öncesinden çok farklı değil. O zamanlar yıllarca kimsenin güvenmediği Semih'e bakarken bu sefer yıllarca kimsenin beğenmediği Burak'tan bekliyoruz golü. Yani 4 yılda kimseyi yetiştirememişiz Türk Futbolu için. 

O zaman 2002'de başarı değil diyebilirsiniz ama ben buna pek katılamayacağım. İlk grup maçında Brezilya üzerine saldırmamız, topu ayağımızda tutup oyuna yön verebilmemiz açısından günümüzdeki kadrodan çok daha kaliteli bir kadroya sahiptik. Tabii ki o kadro okunmuş! bir jenerasyondan geliyordu ama 10 yılda 1 kişi mi yetişmez ya! tek beklentimiz Almanya'dan çıkacak ve Türk Milli Takımını seçecek bir Mesut Özil.

Bazı kişileri kovmazsanız Schuster gibi kendi kendilerine gururları ile gitmezler. Bir daha oturdukları gibi koltuk bulamayacaklarındandır bu. o yüzden artık federasyonun o koltuğu altlarından çekme vakti gelmiştir. Herkes gibi Türk olsun ve yıllarca takımı yönetsin istiyorum ama Abdullah Avcı gibi yetenekli bir hocayı da Ersun Yanal'ı harcadığımız gibi harcamak istemiyorum. Bildiğiniz gibi "biz senin sonuna kadar arkandayız" mesajı Türkiye'de 3 maç üst üste kaybedene kadar devam eder.

2 Kasım 2011

Messi'nin en güzel golü


Messi 200 gol barajını geçince Marca hemen bir anket düzenlemiş, Messi'nin en güzel golü hangisi diye? Bence 2006-2007 Kral Kupası'nda Getafe'ye attığı gole Maradona'nın meşhur golünün karbon kopyası ve açık ara önde. Tabii ki, Madrid'e attığı gollerin anlamı bir başka ama duygusal davranmamak gerekir. :) Bu arada 39. saniye de Gudjohnsen'in tepkisine lütfen dikkat ediniz adam inanamıyor resmen gole.

2006-2007 Kral Kupası - Getafe

Prag'ta 3 idol ve 3 rekor... (Messi, Valdes, Guardiola)


Messi artık bulutlara çok yaklaştığından her maçından başka bir rekor haberi geliyor. Dün Plazen karşısında son 4 günde 2.hat-trick'ini yaparak 200 barajını geçti ve 202 gole ulaştı. İlk sekiz yıl ve yaşları karşılaştırıldığında Messi'nin, Maradona, Ronaldo, Bobby Charlton ve George Best gibi oyuncuları geride bıraktığını görüyoruz. La pulga (pire)'nin geçemediği oyuncularda var. Sadece ilk sekiz yıla bakarsak, Henry Arsenal ile 226 gol atarken, Cruyff Ajax forması ile 229 gole ulaşmış. Yalnız kimse onun ulaştığı başarılara ulaşamamış; 5 LaLiga, 1 Kral Kupası, 3 Şampiyonlar Ligi, 2 Avrupa Süper Kupa, 5 İspanya Süper Kupası 1 tane de Dünya Kulüpler Kupası ile tam 17 kupa. 

Bu sene inanılmaz bir performans çizen Valdes'ten de bir rekor geldi dün gece; Miguel Reina'nın 1972-73 sezonundaki 824 dakika gol yememe rekorunu kırdı. En son Mestella'daki 2-2'lik maçta kalesinde gol gören Victor, son 8 maçta kalesini gole kapadı. Bunların arasında Atletico de Madrid ve Sevilla'nın da olduğunu düşünürsek epey büyük bir başarı.

Ve Pep Guardiola...o da dün Barcelona hocası olarak 200. maçına çıktı ve bir galibiyet daha alarak 144 galibiyet, 39 beraberlik ve 17 mağlubiyet ile süper bir başarı elde etti.

1 Kasım 2011

FIFA Ballon d'Or (2011 Aday Listesi)

Bildiğiniz gibi 2010 yılında France Football dergisinin dünya ünlü ödülü Balon D'or ile FIFA'nın yılın oyuncusu ödülleri birleştirilmişti ve ilk üçü Barcelona'lılar kaparkan ödülde Lionel Messi'ye gitmişti. Bu yıl 2. kere verilecek ödülün 23 kişilik aday listesi açıklandı. Milli takım hocaları ve kaptanları ile bir çok seçilmiş gazetecinin oyuna göre belirlenecek ödülün adaylarına bakınca 8 oyuncu ile Barcelona takım olarak ve 7 oyuncu ile de İspanya ülke olarak epey öne çıkıyor. Mesut Özil'i de Almanya adına da olsa burada görmek çok güzel umarım ilk 3'e girer ve bizi mutlu eder.

2011 Aday listesi

Oyuncu Takım Ülke
Bastian Schweinsteiger Bayern Münih Almanya
Thomas Muller  Bayern Münih Almanya
Luis Suarez  Liverpool Almanya
Mesut Ozil  Real Madrid Almanya
Lionel Messi Barcelona Arjantin
Sergio Aguero Manchester City Arjantin
Daniel Alves Barcelona Brezilya
Neymar  Santos Brezilya
Eric Abidal Barcelona Fransa
Karim Benzema Real Madrid Fransa
Wesley Sneijder  Inter Hollanda
Wayne Rooney  Man United İngiltere
Andres Iniesta Barcelona İspanya
Cesc Fabregas Barcelona İspanya
David Villa Barcelona İspanya
Gerard Pique Barcelona İspanya
Xavi  Barcelona İspanya
Iker Casillas Real Madrid İspanya
Xabi Alonso  Real Madrid İspanya
Samuel Eto'o  Anzhi Kamerun
Nani  Man United Portekiz
Cristiano Ronaldo Real Madrid Portekiz
Diego Forlan Inter Uruguay

Kendi ilk 3 tahminimi yukarıdaki gibi işaretledim. Messi'nin 3. kere üst üste kazanmasını bekliyorum. Sizce ne olur? 




LinkWithin

Related Posts with Thumbnails