Barcelona dün şanssız bir şekilde 2 puan bıraktı Almeria deplasmanında. Şanssız diyorum çünkü güzel bir oyun sergiledi ve net gol pozisyonlarına girdi. Buna rağmen kendi kalesine attığı golle berabere kaldı. Almeria da Barcelona'nın 10 kişi kalmasından sonra arka bahçede epey boş alan buldu fakat bunları değerlendirecek kalitede oyuncuları yoktu. Dün Barcelona'da önce Pep'in sonra İbrahimovic'in atılması her hafta biraz daha artan Anti-Barcelona, daha doğrusu Anti-Katalan, davranışlarının bir sonucu gibiydi. Guardiola'nın gerektiği olgunluğu gösteremeyip itirazlarını durdurması gerektiği doğru fakat bunun gibi münakaşalar her maçta oluyor ve hakemler yardımı ile biraz olsun yatıştırılıyor. Burada zaten ona baştan tahammülü olmayan hakemler direk onu tribüne gönderdi. Eğer onun yaptıkları ile tribüne gidiliyorsa, Fatih Terim 2008 Avrupa Şampiyonası maçlarından dolayı hapse atılmalıydı. İbrahimoviç'in hareketininde kırmızı kartlık olduğunu düşünmüyorum. Faul yaptı fakat kırmızı kartlık bir faul değildi. Eğer bu kırmızı kartlık bir faul ise neden Madrid basını CR9'nun burnunu kırarcasına attığı yumruğu hafifletmek için günlerce çaba harcadı. Morinho'nun tabiri ile o zaman o da kelepçelenmeliydi.
Bu gibi olayları Ali Şen'in Fenerbahçe başkanlığında da yaşadık. 30 milyon Fenerli slogunu ile başlayan Fenerbahçe düşmanlığı giderek arttı ve neredeyse Galatasaray ile Beşiktaş arasında maç vermelere kadar uzandı. O zamanlar tek bir düşünce vardı; ben şampiyon olamıyorsam Fenerbahçe olmasında kim olursa olsun. Şimdi aynı düşünce Laporta'nın Katalan milliyetçiliği ile İspanya'da yaşanıyor. Laporta zaten deli dolu biri olduğundan (Başkanlığının ilk yılında hava alanında kontrolden iki kere geçirdiler diye herkesin önünde iç çamaşırları kalacak şekilde soyunmuştu.) şu anda tabii ki kendi parlemento adaylığından başka bir şey düşünmüyor. 6 kupa müzede ve tarih hep onun adını yazacak bu kupaların altında. Bu sene şampiyonluk kaçsa bile onun için çok önemli değil. Tek önem verdiği Katalunya'nın bağımsızlığı ve onu elde ederken bunun başında olmak. Uzun zamandır politikaya atılma çabalarını herkes biliyor. Artık kendi sitesini kurdu ve ilk verdiği demeçle manşetlere uzanması zor olmadı. Şimdi amaç ülkeye hizmet etmek. Tabii ki, sadece bir ülkenin ve bunun da İspanya olduğunu düşünen bir çok kişide anında Anti-Barcelona saftında yerini aldı.
Gelinen o ki, oynadığı uzay futbolu ile herkesin beğenisini kazanan Barcelona, artık haksız yere puan kaybetse bile pek üzülen olmuyor. Sevilla deplasmanına gittiklerinde, hava alanında Sevilla da yaşayan bir koyu Barcelona taraftarı Laporta'yı yakalamış sitem ediyordu, Barcelona taraftarı olmak için illa Katalan mı olmak gerekiyor? Bizim gibi bu takıma gönül verenleri neden dışlıyorsunuz? Gerçekten sitemlerinde haklı. Barcelona'nın sadece oynadığı futbol değilde yaşadığı bu polemikler Türkiye'de haber olsa, THY yolları onlarla anlaşma yaptığında toplumun bir çok kesiminde protestolar gelirdi. Chelsea'ya son dakikada gol attıklarında komşulardan gelen sevinç nidaları tabii ki aynı olmazdı onların benimsedikleri düşüncelerin farklı bir şekilde anlatılması durumunda. Futbolda aşk ve nefret birbirine çok yakın aut ve taç çizgisi gibidir. Hiç farkına varmadan seni sevenlerin kalbinden dışarı çıkabilirsin. Umarım Laporta, takıma ne kadar zarar verdiğini fark eder ve yazın yapılacak seçimlerde tekrar başkan adayı olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder