29 Nisan 2011

Mourinho (Portekiz versiyonu Fatih Terim)


Aşkın gözü kördür derler. Birine aşıkken, kusurları ve yanlışları göremezsin. Bu bir takımı tutarken de geçerlidir. Kontrol edilemeyen tutku, tutku değil fanatizmdir. Ve herşeyin fazlası zarardır. Benim Beşiktaş’a olan tutkum, yanlışları görmeyi, eleştirmeyi başarabildikten sonra daha da arttı. Her ne kadar bu süreç içinde gerek Başkan’dan gerek futbolcu ve hocalara karşı bir öfke krizleri geçirsemde, her sene daha da sakin bir şekilde gittim ve kombine biletimi aldım.

Mourinho, basın toplantısı olunca gerçekten tam bir orospu çoçuğu. (Bunu Pep’in Türkçe çevirisi olarak, başarılı kişileri överken kullandığımız sıfat ile çevirdim. Pep, “puto amo” demişti onun için bir nevi “fucking best”). Fatih Terim’de söylev vermeye gelince onun kadar iyiydi. Mou’nun tek farkı bunları bir kaç farklı dilde yapabiliyor. Fatih Hoca, İtalyanca ve İngilizce’de biraz aksadı.

Fatih Terim, ki onların UEFA kupasını kazandığında sevindiğim kadar sevindiğim 2-3 maç vardır, yalnız iyi bir hoca değil aynı zamanda Mou ve Pep gibi kendine özgü bir oyun tarzı olan hocadır. Büyük başarılar kazandı ama günümüze baktığımızda bu başarıları silecek değil ama unutturacak nefretler kazandı. 2000 yılında GS harici bir çok kişi ona hayranlık duyarken, Florentina maçlarını takip ederken şu anda GS harici çok çok az bir kesim ona saygı duyuyor ve başarıları takdir ediyor.

Mourinho’nun UEFA, hakemler ve kendisinden olmayan herkesle dalaşmaları da onu bu noktaya getirebilir. Şimdiden konuşmaları başarılarını geçmeye başladı. Bu adam Porto ile Şampiyonlar Liği kazandı beyler! Inter’e de bu kupayı yarım yüzyıl sonra getirdi. Bakalım bir 20 yıl sonra bunlar hatırlanacak mı? Yoksa, Mourinho diye bir deli vardı deyip geçecekmiyiz.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails