12 Mayıs 2011

Més que un (Türkiye Kupası)


Türkiye Kupası'nı küçük görmüyorum fakat dün yenilsekte Avrupa'ya gitseydik kaybedilebilecek Kupa için üzülmezdim. Sonuçta bütün turnuva boyunca çok güzel maçlar çıkaran Belediye'de bu kupayı haketmişti ve Türkiye Kupası'nı ilk defa kazanmıyorsan ya da Real Madrid başkanı Florentino Perez'in söylediği gibi uzun yıllar kazanamayıp bir takıntı haline gelmediyse çok çok özel değil ülkemizde. Dün Beşiktaş taraftarının bir çoğu bile kaç kere kazandığını bilmiyordu. 

Maça gelince dünkü maç Beşiktaş için sadece 90 (120) dakikalık bir kupa finali değildi. Bu maç Beşiktaş'ın önümüzdeki 1000 gününü ilgilendiren bir maçtı. Olası bir Avrupa vedası, son bir yılda yaratılmaya çalışan markayı silip süpürecekti. Ne markası diye sitem etmemek gerekir. Bu sene başarılı olamadık ama her zaman başarı adımınızı attığınız ilk anda gelmez. 

Dünkü maçın ilk 90 dakikasına baktığımızda ne yazık ki futbolcular bu kader maçının önemini iyi anlamamışlar ya da birileri onların kafasına sokamamış. Son yıllarda bize karşı bir üstünlük kuran ve bu sene onlara karşı oynadığımız iki maçı da kaybettiğimiz İstanbul Büyükşehir Belediye'yi ya hafife almışlar ya da konsantre olamamışlar. Herkesin canla başla mücadele etmesi gerekirken, Fernandes hariç kimse varlık gösteremedi. Her ne kadar uzatmalarda bir çabalasalarda maçın bir nevi Rus ruleti olan penaltılara gitmesini engelleyemediler. 

Dünkü maçtaki Fernandes'i gerçekten ayrı bir yere koymak lazım. Galatasaray maçında canlı izlediğim ve yerinde ben olsam daha iyi oynarım dediğim adam herşeyini ortaya koydu ve kupayı kazanmamızı sağladı. Eğer bu performanısını sene boyunca bir çok maça yayabilecekse gerçekten hemen bugün onunla imza atmamız gerekir. Bunu bir maç için söylemek doğru olmayabilir gibi gelse de kiralık olarak takıma gelmek ve seni getiren kişinin gitmesi geleceğini bilmemek gerçekten zor olsa gerek.

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails